top of page

Belediyelerin Sahipsiz Sokak Köpeklerinin Vermiş Olduğu Zararlardan Sorumlu Tutulması


GİRİŞ

Türkiye’de son zamanlarda sokak köpeklerinin doğrudan veya dolaylı şekilde insanlara ve diğer canlılara, örneğin başka köpeklere ve kedilere vermiş oldukları zararlar önemli bir sorun haline gelmiştir. Sokak köpeklerinin insanlara ilk ve en büyük zararı,ısırmaları yoluyla gerçekleşmektedir. CDC verilerine göre, 0-4 yaş arası çocuklar köpek ısırma vakalarını en çok yaşayan yaş grubudur. Yine aynı verilere göre, köpekler aynı yaş grubu çocukların en çok baş ve boyun bölgelerini ısırmakta olup hayati tehlike yaratabilmektedir. Köpek ısırıkları sonucu enfeksiyon nedeniyle her 10 kişiden 6.7’si her yıl hayatını kaybetmektedir.


Köpek ısırmaları sonucunda insanların yaşayabileceği hastalıklar, kuduz, Capnocytophaga bakterisinin neden olduğu hastalıklar, Pasteurella, MRSA ve tetanos olarak belirlenmiştir. Toplumda bu hayvanların oluşturdukları tehlike sebebiyle hayvan barınaklarında tutulmaları, buradan dışarıya bırakılmamaları yönünde bir beklenti  oluşmuştur. Fakat , sokak köpeklerine yapılacak müdahaleleri düzenleyen mevzuat hükümleri bu hayvanların hayvan bakımevlerinde sürekli olarak tutulamayacağını öngörmektedir. Mevzuatta Sokak köpeklerine gerekli müdahalelerde bulunan belediyeler bu hayvanları öldürmek için gerekli şartlar oluşmuşsa öldürecek ya da aldığı ortama bırakacaktır.


Belediyelerin  mevzuatta sokak köpekleriyle ilgili öngörülen yükümlülükleri hem insanlar hem de sokak köpekleri için arzu edilen yaşam ortamını sağlamakta yetersizdir. Sokak köpekleriyle ilgili mevzuatın ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden ele alınması, belediyelerin görev ve yetkilerini anlaşılır bir dilde ve detaylı şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.Büyükşehir belediyesinin il sınırında görevli olması nedeniyle büyükşehir-ilçe belediyelerinin görevleri yetki çatışmasına yol açmayacak şekilde düzenlenmelidir. Aksi takdirde sokak köpekleriyle ilgili olarak yaşanılan sorunlar var olmaya devam edecektir. 


Sahipli bir hayvanın herhangi bir kişiye ya da o kişinin mal varlığına zarar vermesi halinde o hayvanı bulunduran şahsın, hukuki ya da cezai bir sorumluluğu, söz konusu hayvanın bakım ve sorumluluğunu üstlenene ait olmaktadır. Borçlar Kanunu'nun "Hayvan bulunduranın sorumluluğu" başlıklı 67. maddesinde, bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenen kişinin, hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlü olduğu hüküm altına alınmıştır. 


Gözetimi altında bulunan bir hayvanı başkalarının yaşam ve vücut bütünlüğü hakkı yönünden tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakan ya da bu hayvanların kontrol altına alınmasında ihmal gösteren kişinin belirtilen bu eylemleri TCK m.177 ile cezalandırılmaktadır.Hayvanları Koruma Kanunu’nda belirtilen hayvanlardan gözetim altında bulundurulan herhangi birinin başkalarının hayatı veya sağlığı bakımından tehlike yaratacak şekilde serbest bırakılması ya da bunların kontrol altına alınmasında ihmal gösterilmesi durumunda suç gerçekleşecektir. Hayvanın hangi yöntemle kontrol altına alınmasının gerektiği hayvanın cinsi, huyu, tehlikeliliği, eğitim ve kullanılma durumu gibi hususlar göz önünde bulundurularak değerlendirme yapılmalıdır. Yargıtay 8. Ceza Dairesinin diğer kararları ile de uyumlu olarak örnek kararında; “Hükümlünün gözetimi altında bulunan köpeğin serbest kalması sonucunda, mağdura saldırdığı ve mağdurun basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif şekilde yaralanmasına neden olduğunun kabul edilmesi karşısında, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 177. maddesinde tanımlanan suçun tehlike suçu olduğu, bu suçun oluşabilmesi için hayvanın bir zarar meydana getirmesi şartı aranmadığı, bu itibarla bir zarar meydana gelmesi durumunda, eylemin vasıf değiştireceği ve sanığın en ağır cezayı gerektiren suçtan sorumlu olacağı gözetilerek yapılan incelemede; hükümlünün sahibi olduğu köpeğin saldırması sonucu mağdurun yaralamış olması sebebiyle tehlikenin gerçekleştiği ve eylemin taksirle yaralama suçunu oluşturduğu, zarar suçu olan taksirle yaralama suçundan sanığın cezalandırılmasına karar verildiği hallerde, ayrıca tehlike suçu olan hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması suçun dan cezalandırılma imkanı bulunmamakta ise de, herhangi bir sebeple zarar suçundan cezalandırılabilme imkanının ortadan kalktığı durumlarda, koşulları bulunmakta ise tehlike suçundan sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği ” şeklinde hayvansahibinin cezai durumunu ifade etmektedir.


Ancak sahipsiz hayvanlar tarafından verilen zararların sorumluluğunun kime ait olacağı konusu mevzuatta bu şekilde açık ve net bir karşılığı yoktur. sahipsiz sokak köpeklerinin sebep olduğu zarar nedeniyle açılan davalarda, idarenin sorumluluğuna idari yargının yaklaşımı  ele alınacaktır.


SAHİPSİZ SOKAK KÖPEKLERİNİN HUKUKİ DURUMU


Sahipsiz sokak köpekleri yönünden temel mevzuat 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’dur. Sahipsiz hayvanların çevreye verebilecekleri olumsuz etkilerinin giderilmesi amacıyla, 12.05.2006 tarihli Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği çıkarılmıştır.


5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun tanımlar kısmında sahipsiz hayvanlar; "barınacak yeri olmayan veya sahibinin ya da koruyucusunun ev ve arazisinin sınırları dışında bulunan ve herhangi bir sahip veya koruyucunun kontrolü ya da doğrudan denetimi altında bulunmayan evcil hayvanlar" olarak tanımlanmıştır. Yine Medeni Kanunun "Sahipsiz duruma gelen hayvanlar" başlıklı 768. maddesinde "Tutulan av hayvanları, yeniden serbest kalır ve sahipleri onları gecikmeksizin ve ara vermeksizin aramaz ve tekrar tutmak için uğraşmazsa, sahipsiz duruma gelirler. Ehlileştirilmiş hayvanlar tekrar vahşileşir ve sahiplerine dönmezlerse, sahipsiz duruma gelirler." hükmü yer almıştır. Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesinde de Başıboş(Sahipsiz) hayvan evi bulunmayan, bakıcısının ya da sahibinin evinin sınırları dışında ve kontrolü altında bulunmayan ev hayvanları olarak tanımlanmıştır. (m.15)Bu tanımlardan yola çıkarak Sokak köpekleri, barınacak yeri olmayan veya sahibinin ya da koruyucusunun ev ve arazisinin sınırları dışında bulunan ve herhangi bir sahip veya koruyucunun kontrolü ya da doğrudan denetimi altında bulunmayan köpeklerdir şeklinde tanımlayabiliriz. Başka bir ifade ile Sokak köpekleri sokak hayvanı olmaları itibariyle sokakta yaşayan, sokakta doğmuş veya evden atılmış, yani sonradan sokağa bırakılmış olan başıboş hayvanlardır. 


Sahipsiz Sokak Köpekleri Yönünden Belediyelerin Görevleri


Sahipsiz köpeklerin çevreye ve insanlara zarar vermesini önleme bakımından temel görev belediyelere aittir. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda(m.7/1-m) hayvan barınakları yapma ve yaptırma görevi Büyükşehir belediyesine verilmiştir.Büyükşehir belediyesine sokak hayvanlarıyla ilgili başka görev verilmemiştir. Öte yandan Kanun ile açıkça büyükşehir belediyelerine verilmeyen belediye görevleri ilçe belediyelerine aittir. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunun17 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının j bendi ve 6’ncı maddesinin dördüncü fıkrası ayrım yapmaksızın tüm mahalli idarelerin(il özel idaresi,köy, belediye), Ek 1’inci maddesi ise ayrıca belediyelerin yükümlülüklerini içermektedir. 5199 sayılı Kanunun uygulanmasına yönelik olarak çıkarılan Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği18 de belediyelerin sahipsiz hayvanlarla ve dolayısıyla sokak köpekleri ile ilgili görev ve yetkilerini düzenlemektedir. 


Belediyeler 5199 sayılı Kanun gereğince sokak köpekleri için her şeyden önce hayvan bakımevi kurmalı ve onları bakımevine götürmeli, bakımevlerinde bu hayvanları korumalı, bakım ve tedavilerini yapmalı, rehabilite etmeli ve kayıt altına almalıdır. Bu işlemlerden sonra ise hayvanları alındıkları ortama bırakmayı öncelikle tercih etmeli, alınan ortama bırakma halinde, belediyeler bakımından öngörüldüğü üzere bu hayvanların beslenmelerine yardımcı olmalı, mümkünse bu hayvanları sahiplendirmeli ve zorunlu durumlarda hayvanların hayatlarına son vermelidir. 


5199 sayılı Kanunun 4. maddesinde tüm yerel yönetimler için hayvan bakımevi kurma zorunluluğu düzenlenmiş iken, 7332 sayılı kanun ile eklenen Ek madde 1 ile belediyeler açısından bir düzenleme daha eklenmiştir. Eklenen maddeye göre; "Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yirmi beş bini aşan büyükşehir ilçe belediyeleri ile diğer belediyeler, sahipsiz veya güçten düşmüş ya da tehlike arz eden hayvanların korunması ve bakımının yapılması ile rehabilitasyonunun sağlanması amacıyla hayvan bakımevleri kurar." Yapılan düzenleme  ile nüfusu yirmi beş binin altındaki büyükşehir ilçe belediyeleri açısından bakımevi kurulması zorunluluğundan artık söz edilemeyecektir.


5199 sayılı Kanunla sahipsiz hayvanlar ve dolayısıyla sokak köpekleri için hayvan bakımevi kurma yükümlülüğü getirilen belediyelerden bakımevine sahip olmayanlara bakımevi kurmaları için süre verilmiştir. 5199 sayılı Kanuna göre “büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yetmiş beş bini aşan büyükşehir ilçe belediyeleri 31/12/2022, diğer belediyeler ise 31/12/2024 tarihine kadar ek 1 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen hayvan bakımevlerini kurmakla yükümlüdür” (Geçici Madde 4/1).  Ancak kanunda kurmayan belediyelere herhangi bir yaptırım öngörülmemiştir.Şanlıurfa ilinde 75.000 den az nüfusu olan Bozova,Hilvan,Halfeti ilçe belediyeleri hayvan bakımevlerini 31/12/2022 tarihine kadar kurmak zorunda değildir.Yoksa nufüsları 25.000 kişiden fazla olduğundan kurma mecburiyeti varsa da süre sınırlaması yoktur.


Bununla birlikte, Büyükşehir Belediyelerinin büyükşehir belediyesinin sınırları içerisindeki ilçe belediyeleri arasında koordinasyonu sağlama görevi ve hayvan bakım evi kurmak zorunluluğu birlikte değerlendirildiğinde, Büyükşehir Belediyelerinin nüfusu yirmi beş binin altında bulunan ilçe belediyelerini ve sahipsiz sokak hayvanlarının popülasyonunu da göz önüne alarak bakımevlerini uygun yerlere kurması beklenecektir.


Hayvan bakımevleri kurulması zorunluluğunun 5199 sayılı kanunda sadece yerel yönetimler açısından zorunlu tutulmakla birlikte merkezi idareye de, ilde kurulacak olan hayvan bakımevlerini desteklemek, geliştirmek, denetlemek ve gerekli önlemleri almak gibi görevler yüklemektedir. Bu kapsamda il genel idaresi olarak valiliklerin bakımevlerinin kurulup kurulmadığını denetleme, bu konuda yerel yönetimleri destekleme görevleri bulunmaktadır. İl düzeyinde yerel yönetimlerin bakımevi kurma zorunluluklarını ihmal etmesi durumunda il genel idaresinin de denetim görevi dolayısı ile sorumlu tutulması gerektiği açıktır.


Hayvan bakımevi kurma zorunluluğunun yanında mevzuatımızda hayvan hastanesi kurulmasının da zorunluluğu söz konusuyken 2021 yılında 7332 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle hayvan hastanesi kurulması bir zorunluluk olmaktan çıkarılarak yerel yönetimlerin karar organlarının takdirine bırakılmıştır. Bu noktada, hayvan hastanesi kurulmasının en azından il düzeyinde merkezi idareye bir zorunlu görev olarak yüklenmesi yerinde olacaktır. 


Danıştay, Sokak Köpeklerinin verdiği zarardan neden Valiliği sorumlu tutmaktadır?


5199 sayılı Kanunun 15.maddesinde düzenlenen İl Hayvanları Koruma Kurulunun, her ilde, valinin başkanlığında, sadece hayvanların korunması ve mevcut sorunlar ile çözümlerine yönelik olmak üzere toplanacağı düzenlenmektedir. Kurulun görevlerinin düzenlendiği 16. maddede genel olarak, il düzeyinde hayvanların korunması ve sorunlarının tespit edilerek çözülmesi ekseninde ve yerel yönetimler ile gönüllülerin faaliyetlerinin koordinasyonu olarak düzenlenmiştir. Sahipsiz hayvanların, başta evsiz ve başıboş köpekler olmak üzere, korunması, bakım ve gözetimi, kontrol altında tutulmaları, saldırgan olanların eğitilmesi, sahiplendirilmeleri, hayvan bakımevlerinin organize edilmesi vb. birtakım görev ve sorumlulukların yerel yönetimlerle birlikte valiliklere de ait olduğunu ifade edebiliriz. Örneğin “sahipsiz köpeklerin sorunlarının tespiti ve çözüm üretme” konusunda valinin başkanı olduğu il hayvan koruma kurulunun görev ve sorumluluğunu ihmal etmesi, yerel hayvan koruma görevlileri ve gönüllü kuruluşlar ile işbirliği yapılmamasına, sahipsiz köpeklerin kontrolü ve korunmasında hizmetin aksamasına sebebiyet verecektir.


Danıştay kararlara bakıldığında; Yönetmeliğin, gerek il müdürlüğüne gerekse il hayvan koruma kuruluna yüklemiş olduğu görevlere binaen valiliğin de sahipsiz hayvanların kontrolünü takip etmek sahipsiz hayvanlarla ilgili sorunların tespiti ve bu sorunların çözümlerini karara bağlama konusunda görevli ve yetkili olduğunu, dolayısıyla valiliklerin de hasım mevkiine alınması gerektiği sonucuna ulaşmıştır.Sadece hasım olarak belediyelerin gösterilmesinde hukuka uygunluk olmadığına karar vermiştir.(Danıştay 8 D, 7091/4371, 08.05.2019 )


Danıştay,belediyeleri sorumlu tutarken hangi kriterleri esas alıyor?


Danıştay, hizmet kusuruna ilişkin değerlendirmelerde öncelikle idarenin mevzuatla kendisine yüklenen görevleri ve özelliklede bu görevler için gerekli teşkilatı oluşturma görevlerini yerine getirip getirmediklerini denetlemektedir.


Danıştay bu hususu şöyle açıklamaktadır: "İdare, yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerini yerine getirirken, gerekli teşkilatı kurmak, bu teşkilatın ayni, şahsi ve mali imkan ve araçlarını hizmete hazır tutmak, hizmetin ifası sırasında hizmetin zamanında ve gereği gibi işlemesine devamlı olarak nezaret etmek ve hizmetin işleyişini kontrol etmekle sorumludur. Gerek hizmetin ayni, şahsi ve mali imkan ve araçlarının temin ve ifasındaki kusur, gerekse temin edilen bu araçlarla ifa olunan hizmetin geç işlemesi, gereği gibi veya hiç işlememesi; idareye, zarar gören kimselerin bu sebeplerle doğan zararlarını tazmin sorumluluğunu yükler." (Danıştay İDDK, 1657/3421, 03.11.2014)


“Davacıların çocuğunun sokak köpeklerinin saldırısına uğraması sonucu yaralanması nedeniyle uğranıldığı iddia edilen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davada; kamu hizmetinin işleyişindeki yetersizlik, aksaklık ve düzensizliğin hizmet kusuru oluşturduğu ve dolayısıyla sokak köpeklerinin saldırması sonucu meydana gelen ve devlet tarafından karşılanmayan fatura bedeli olan maddi zararın karşılanması gerektiği, öte yandan duyulan elem ve ızdırabın kısmen giderilmesine dönük olarak manevi tazminatın davalı belediyece ödenmesi gerekmektedir. (Danıştay 8. D.E: 2010/324 K: 2010/3782 T: 25.06.2010)( İzmir Bölge İdare Mahkemesi 6İDD, 12.01.2017, E. 2016/601, K. 2017/47 sayılı kararı)


Buna göre 5199 sayılı Kanuna göre  belediyenin  bakımevleri kurma zorunluluğu olmasına  rağmen kurmamışsa her durumda doğan zarardan sorumlu tutulacaktır. Bakımevi var ancak gerekli personel,sokak hayvanı toplama ekibinin,veterinerin olmayışı vb  teşkilat eksikliği  varsa buda hizmetin gerektiği gibi işlemesini engelleyeceğinden idarenin sorumluluğunu gündeme getirebilecektir. Nitekim İzmir ilinde başıboş köpeklerin saldırısından kaçan bir şahsın, o sırada caddeden geçen bir aracın çarpması sonucunda yaşamını yitirdiği olaya ilişkin açılan davada, idarenin kamu hizmetinin işleyişini sürekli olarak kontrol etmek ve hizmetin yürütül mesi sırasında gerekli önlemleri almakla yükümlü olduğu ifade edildikten sonra Ayrıca idarenin davranışı ile meydana gelen zarar arasındaki illiyet bağının tespiti yapılırken; "...Belediye Başkanlığı'nın bakımevi bulunmadığı, ancak hâlihazırda sokak hayvanı toplama ekibi bulunduğuna yönelik beyanlar da göz önüne alındığında; olayda hizmet yükümlülüğü bulunan idarelerin kamu hizmetlerinin örgütlenmesinde, denetlenmesinde ve gerekli önlemlerin alınmasında yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmediği ve kişilerin kamusal alanda güven içinde yaşamasını sağlayan önlemleri yeterince almadığı anlaşıldığından kusur sorumluluğunun bulunduğu açıktır." hükmüne yer verilmiştir.( Danıştay 8 D, 10098/5732, 18.06.2019).


Belediye,sokak köpeklerinin aşılarını yaptım,kısırlaştırdım ve yasa gereği aldığım ortama bıraktım benim görevim bitti diyerek sorumluluktan kurtulabilir mi?


 Danıştay 8. Dairesi "yerleşim merkezlerinin yanında toplu halde yaşayan sokak köpeklerinin yaşadıkları alanın tam bir doğal ortam sayılmayacağı, evsel atıkla beslendikleri ve her zaman yiyecek bulamama ihtimalleri bulunduğu hususları dikkate alındığında, belediyelerin görevinin sokak köpeklerinin gerekli bakım ve kontrollerini yapıldıktan sonra alındıkları ortama bırakılmaları ile sona ermeyeceği, kamu hizmetinin devamlılığının esas olduğu, bu nedenle olayda belediyenin sorumluluğunun bulunduğu" sonucuna ulaşmıştır.( Danıştay 8. D. 19.03.2015 Tarih ve E. 2011/1249, K. 2015/2041 Sayılı Kararı) Benzer olarak Ankara Çankayada, evinin önündeki parkta 4 köpeğin saldırması sonucu yere düşerek yaralanan kişinin açtığı davada ilk derece mahkemesi, "yer verilen yasa ve yönetmelik hükümleri uyarınca, başıboş ve sahipsiz hayvanların aşılanıp rehabilite edildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları gerektiği hususları da göz önüne alındığında, köpek saldırısı sonucu davacının uğramış olduğu maddi ve manevi zararın oluşmasında davalı idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı" sonucuna varmış ancak istinaf incelemesinde BİM, "Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği'nin 7. maddesi ile sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların toplatılması, kısırlaştırılması, aşılanması, gerekli tıbbî bakımlarının yapılması ve işaretlenmesi, alındığı ortama geri bırakılması, sahiplendirilenlerinin kayıt altına alınması görevi büyükşehir ve alt kademe belediyesi ayrımı yapılmadan tüm belediyelere verildiğinden, hükmedilen tazminattan Çankaya Belediye Başkanlığı sorumluluğu bulunduğuna Ankara 10 BİM, 1052/753, 09.06.2020 " karar vermiştir. Kararlardan da anlaşılacağı üzere, idarelerin görev ve sorumlulukları köpeklerin alındıkları ortama salınması ile bitmemekte, kamu hizmetinde devamlılığın esas olması ve 5199 sayılı kanunun uygulama yönetmeliğinin 21.maddesi uyarınca sonrasında da 'bırakıldıkları ortamlarda belediyeler, gönüllü kuruluşlarla işbirliği içerisinde besleme odakları kurar ve hayvanların beslenmesine yardımcı olma' görevleri gereği sorumluluklarının devam ettiği yönündedir. 


Sahipsiz hayvanların özelde de sokak köpeklerinin yaşamı ve refahı ve neden oldukları sorunların çözümü için görev ve sorumluluklar 5199 sayılı kanun uyarınca başta belediyeler olmak üzere tüm yerel yönetimlere ve İl hayvan koruma kurulları dolayısıyla da merkezi idareye verilmektedir. Ancak mevzuatta bu şekilde kümülatif bir sorumluluğun verilmesi ve sorumluluk alanlarının net olarak çizilmemesi, idarelerin sorumlu olacakları alanların da tespit edilmesini zorlaştırmaktadır. Hatta bu durum idarelerin sorumlulukları birbirlerinin üzerine atmasına sebebiyet vermektedir. Bu husus mahkeme kararlarına da yansımaktadır.

"Danıştay, "Olayda; ilgili mevzuat gereği sahipsiz hayvanların kontrolünü takip etmek, sahipsiz hayvanlarla ilgili sorunların tespiti ve bu sorunların çözümlerini karara bağlama konusunda görevli ve yetkili olduğu görülen Konya Valiliği'nin ve sahipsiz hayvanlara barınak yapmak/yaptırmak, işletmek/işlettirmek görev ve sorumluluğu olan Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın da hasım mevkiine alınması gerekmektedir. Bu durumda; davalı Karatay Belediye Başkanlığı yanında, olayın özelliğine göre müteselsilen sorumluluğu bulunan Konya Valiliği ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın da hasım konumuna eklenmesi gerekirken sadece Karatay Belediye Başkanlığı husumetiyle karar verilmesinin yürürlükteki mevzuata aykırı bir sonucu ifade ettiği anlaşılmakta olup, kanun yararına bozma isteminin kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır (Danıştay 8. Dairesinin 12.03.2021 Tarih ve E. 2020/7528, K.2021/1532 Sayılı Kararı) "diyerek sorumluluğun mevzuat gereği yerel yönetimler ve merkezi idare(valilik) arasında paylaşılmasına hükmetmiştir. Mevzuat düzenlemelerin yetersizliği ve karmaşıklığı yanında, var olan düzenlemelere göre tüm yerel yönetimlere verilen görev ve sorumluluklar doğrultusunda sorumlu tutulmaları ve ayrıca merkezi idarenin de dâhil edilerek 5199 sayılı kanundaki koordinasyon ve denetim görevini yerine getirmemesinden dolayı sorumlu tutulması yerinde olmuştur.


Davaların çoğu tek hasım olan ilçe belediyesi husumetiyle görülmekte ve kesinleşmektedir.

Tek hasım olan büyükşehir belediyesi husumetiyle görülen davaya rastlamak zordur. Ancak bir davada Adana Bölge İdare Mahkemesi, ilçe belediyesi ve büyükşehir belediyesi hasmıyla görülen ve kararı verilen davanın istinaf aşamasında, ilçe belediyesi hasım mevkiinden çıkarmış ve davayı büyükşehir belediyesi husumetiyle neticelendirmiştir. Bazı davalar ise, ilçe belediyesi ile büyükşehir belediyesi husumetiyle neticelendirilmiştir. Bize görede belediyelerin sorumlu olduğu yerleşim yerlerinde sahipsiz sokak hayvanların saldırılarından kaynaklı tazminat davalarının valilik, büyükşehir ve ilçe belediyesi husumetiyle görülmesi hukuka uygun olacaktır. Danıştay bu tür tazminat davalarının belirtilen üç idare husumetiyle

görülmesi gerektiği görüşüyle, davaların sadece ilçe belediyesi veya sadece iki belediye hasımlı olarak görülmesinin hukuka aykırı olduğu yönünde kararlar vermektedir.


Sahipsiz Hayvanları Koruma Birliklerinin Durumu


Son yıllarda Cumhurbaşkanı onayı ile birçok ilde  sahipsiz hayvanların kontrol altına alınması,barındırılması,gözetilmesive bakımlarının sağlnamsı amacıyla sahipsiz Hayvanları Koruma Birlikleri kurulmakta ve bunlar resmi gazetede yayınlanmaktadır.


“Mahalli idarelerin yerine getirmekle yükümlü oldukları görevlerin çok çeşitli olması, herhangi bir mahalli idare biriminde ortaya çıkan sorunun diğer mahalli idare birimlerini de doğrudan veya dolaylı olarak etkileyebilmesi ve bir kısım görevlerin en yüksek verimlilikte yerine getirilebilmesinin ancak birkaç mahalli idarenin bir araya gelerek kurabilecekleri bir kamu kurumu aracılığı ile gerçekleştirilebilecek olması gibi nedenler, bir kısım mahalli hizmetlerin bu kurumlara verilmesini gerektirmektedir. Çeşitli yasalarla mahalli idarelere verilmiş olan bu görevlerden hangilerinin hangi mahalli idare birliği tarafından yerine getirileceğinin yasada tek tek belirlenmesinin zorluğu açıktır. Mahalli idare birliklerinin Anayasanın 127. maddesinde belirtildiği üzere sadece “belirli” kamu hizmetlerini yürütmek üzere kurulacakları anlaşılmaktadır. “


5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununda Mahalli İdare Birliği; “Birden fazla mahallî idarenin yürütmekle görevli oldukları hizmetlerden bazılarını birlikte görmek üzere kendi aralarında kurdukları kamu tüzel kişisi” olarak tanımlanmıştır.


Mahalli İdare Birlikleri Kanunu’nun 6. maddesinde, “Mahalli idare birlikleri, tüzükte birliğe devredilmesi öngörülen mahalli müşterek nitelikli hizmetlere ilişkin olarak üye mahalli idarelerin hak ve yetkilerine sahiptir.” denilmiştir. Buna göre, mahalli idare birlikleri, tüm konularda birliği oluşturan mahalli idarelerin hak ve yetkilerine sahip olmayıp, sadece birliğe devredilmesi öngörülen hizmetlere ilişkin olarak yetki kullanabileceklerdir. Anayasa’da mahalli idare türlerinin, köy yönetimi, belediye yönetimi ve il özel idaresi olmak üzere üç tür olduğu konusunda herhangi bir tartışma bulunmamaktadır. Buna göre, mahalli idare birlikleri ayrı bir yerel yönetim türü olmayıp, kendine özgü bir kamu tüzel kişisidir. 


5355 sayılı Yasanın 3. maddesinin (b) bendine göre de birliklerin kamu tüzel kişisi oldukları açıktır. Birden fazla mahalli idarenin bir araya gelerek, yürütmekte oldukları hizmetlerden bazılarını kuracakları birliğe devretmeleri ve birliğe devredilen hizmetleri yerine getirirken kendi yasalarında verilen hak ve yetkileri kullanmaları doğaldır. Aksi takdirde söz konusu görevlerin yerine getirilebilmesi olanaksız hale gelir.


Birlikler, yerel yönetimlerin hizmet uygulamalarında ortaya çıkan pratik bir teşkilatlanma ve çözüm üretme mekanizmasıdır. Özellikle de bütçe imkânları yetersiz olan yerel yönetim birimlerinin bir araya gelmesi ile iş ve hizmet üretme mekanizmasının harekete geçirilmesi bu uygulamanın ortaya çıkış noktasıdır. il düzeyinde de olsa, sahipsiz hayvanların kontrol altına alınması, barındırılması, gözetilmesi ve bakımlarının sağlanmasına yönelik bir kamu tüzel kişisinin kurulması, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunun uygulanmasına ve sahipsiz hayvanların insanlara veya hayvanlara zarar vermesinin engellenmesine faydasının olacağı açıktır.Buna göre eğer ilde sahipsiz hayvanları korumak için birlik kurulmuş ise bu tüzel kişiliğinin doğan zarardan sorumlu tutulabilecektir.Bu durumda birliğe üye olmayan belediyeler bundan nasıl etkileneceği hususu gündeme gelecektir. 


Sokak hayvanlarına belediye personeli kötü muamele yapıyor diye herkes şikayetçi olabilir mi?

5199 sayılı Kanun 28/A maddesinin 8. fıkrasında, hayvanlara karşı suçlar bakımından özel bir kovuşturma şartı öngörülmüştür. Maddeye göre “Sahibi tarafından işlenen suçlar da dahil olmak üzere bu maddede belirtilen suçların işlenmesi halinde soruşturma yapılması Tarım ve Orman Bakanlığının il veya ilçe müdürlükleri tarafından Cumhuriyet başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır.2 Bu başvuru muhakeme şartı niteliğindedir. Suçüstü halinde ise soruşturma genel hükümlere göre yapılır. İkinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarda belirtilensuçların başka bir kişi tarafından sahipli hayvana karşı işlenmesi halinde hayvan sahibinin şikâyeti üzerine de soruşturma yapılır.” Buna göre HKK md. 28/A’da düzenlenen suçlar bakımından suçüstü hali hariç soruşturma başlatılması, Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı il veya ilçe müdürlüklerinin, Cumhuriyet başsavcılığına yazılı başvuruda bulunması şartına bağlanmıştır Kural yeteri kadar açık ve belirli değildir. Muhakeme şartı olarak belirlenen, “Tarım ve Orman Bakanlığının il veya ilçe müdürlükleri tarafından Cumhuriyet başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulması” mekanizmasının nasıl çalışacağı, müdürlüklerin re’sen mi yoksa vatandaşlardan gelen şikayetler üzerine mi harekete geçebilceği, kişilerin şikayetlerinin nasıl değerlendirileceği, yazılı başvuru yapılıp yapılmaması konusunda takdir yetkilerinin olup olmadığı, varsa bu takdir yetkisinin hangi ilke, kriter ve şartlara göre kullanılacağı ve söz konusu müdürlüklerde hayvanlara karşı işlenen suçlar konusunda uzmanların istihdam edilip edilmeyeceği gibi hususlarda hiçbir düzenleme bulunmamaktadır.


Aynı zamanda herhangi bir şekilde suç işlendiğini öğrenen Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı İl veya İlçe Müdürlükleri hareketsiz kalırsa, başvuru sahiplerinin gidebileceği hukuki bir yol bulunmamaktadır. Bu tür durumlara ilişkin Kanun’da bir itiraz mercinin düzenlenmemesi, Müdürlüğün aldığı kararlara karşı etkili denetim yapılamaması sonucunu doğuracaktır501 sahibi tarafından “sahipli” hayvana ve herhangi bir kişi tarafından “sahipsiz” hayvana yönelik hukuka aykırı eylemin mağduru da aynı zamanda sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olan herkestir. Dolayısıyla hayvanlara karşı işlenen suçlarda mağdurların şikayetleri esas alınacaksa herkesin doğrudan savcılığa şikâyette bulunabilmesi gerekirdi.


Kanaatimizce de HKK md. 28/A-8’de düzenlenen yazılı başvuru muhakeme şartı, hayvanlara karşı suç teşkil eden fiillerin meydana çıkarılmasına, failler ile ilgili soruşturma ve kovuşturma gerçekleştirilmesine engel olacak bir düzenlemedir. Söz gelimi failin, kendi evinde bakımı ve gözetimi altında bulundurduğu bir hayvana karşı suç işlemesi halinde de soruşturma yapılabilmesi için Bakanlığa bağlı İl veya İlçe Müdürlüklerinin Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı müracaatı gerekmektedir. Bu bakımdan söz konusu düzenleme, uygulamada sorun yaratabilecek niteliktedir. Zira suçüstü hali hariç soruşturma başlatılabilmesi, İl veya İlçe Müdürlüklerinin inisiyatifine bırakılmış, vatandaşlar veya sivil toplum kuruluşlarının ya da hayvan koruma polislerinin, doğrudan doğruya Cumhuriyet Başsavcılığını harekete geçirebilmesi mümkün kılınmamıştır.


Söz konusu maddenin iptali için yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi E: 2021/97 K: 2022/36 T: 24/3/2022 R.G. Tarih – Sayı : 8/6/2022 – 31860 kararında ;

“Hayvanlar varlıkları itibarıyla sağlıklı ve dengeli bir çevrenin unsurlarındandır. Bu bağlamda anılan Kanun’un 28/A maddesinde hayvanların varlıklarının, yaşamlarının ve haklarının etkili bir şekilde korunması ile hayvanlara yönelik haksız eylemlere karşı caydırıcılığın sağlanması amacıyla Kanun’a aykırı olarak gerçekleştirilen bazı eylemler suç olarak düzenlenmiş; bu kapsamdaki suçlar yönünden soruşturma yapılması ise dava konusu kuralla yazılı başvuru şartına bağlanmıştır. Hayvanlara karşı işlenen suçlarda soruşturma yapılmasının Bakanlığın taşra teşkilatını oluşturan il ve ilçe müdürlüklerinin yazılı başvuruda bulunması şartına bağlanması suretiyle genel soruşturma usulünden farklı bir usulün belirlenmesi Anayasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır Kanun kapsamındaki suçlar bakımından soruşturma yapılması her durum ve koşulda yazılı başvuru şartına bağlanmamış, dava konusu kuralın düzenlendiği fıkrada yazılı başvuru koşulunun istisnalarına da yer verilmiştir. İlk olarak suçüstü hâlinde soruşturmanın genel hükümlere göre yapılacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda Kanun’da suç olarak düzenlenen eylemlerin işlenmekte olduğu, henüz işlendiği, işlenmesinden hemen sonra failin kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalandığı, failin eylemi pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanması hâllerinde Cumhuriyet savcısınca derhâl harekete geçilerek resen soruşturma yapılabilecektir. Ayrıca sahipli hayvana karşı suç teşkil eden kasten öldürme, cinsel saldırıda bulunma, tecavüz etme, işkence yapma, acımasız

ve zalimce muamelede bulunma ve dövüştürme eylemlerinin gerçekleştirilmesi hâlinde de hayvan sahibinin şikâyeti üzerine soruşturma yapılacak olup yazılı başvuru şartı aranmayacaktır.” Denilerek söz konusu düzenlemenin anayasaya uygun olduğuna karar vermiştir.


BAŞIBOŞ SOKAK HAYVANLARINA İLİŞKİN YASA TEKLİFİ NELER GETİRİYOR?


Öncelikle bir itirafla başlıyor .5199 sayılı yasanın 20 yıl içerisinde sahipsiz hayvan sorununa çözüm üretemediği dile getiriliyor. Yasada belediyeleri denetleyecek mekanizmaların olmadığı ve belediyecilerin mevzuatı dar yorumlayarak görevden kaçındığını sonuçta insanın en temel hakkı olan yaşam hakkını tehdit eder hale geldiğine yer veriliyor.


Durumun vahameti sayısal verilerle açıklanarak son 5 yılda hayvan kaynaklı 3500 trafik kazası olduğu sonuçta 55 kişinin öldüğü,geçen yıl 430.000 kuduz vakasının olduğu bu sayılarla DSÖ tarafından “kuduz riski yüksek ülkeler” listesinde zirveye oturduğumuzu anlıyoruz.


Resmen 2 milyon başıboş köpek olduğu kabul edilerek bir çift köpeğin yılda 16 yavru getirdiği dikkate alındığında 6 yılın sonunda bir çift köpekten 67.000 köpeğimiz olacağını öğreniyoruz.


Yasa teklifi ile “yakala-kısırlaştır-sal” metodundan vazgeçildiğini çünkü metodun başarılı olması için köpeklerin %70 nin kısırlaştırılması gerektiği oysa 20 yılda ancak % 10 nun kısırlaştırabildiği, bu haliyle üremenin daha hızlı olduğunun altı çizilmiştir.


Yasa teklifinde Atatürk tarafından 13 haziran 1932 tarihinde yayınlanan tamim/genelge ile “sahipsiz hayvanların hepsinin öldürülmesi konusunda belediyelere yetki verildiğine” vurgu yapılmıştır.


Yasa koyucu “Yakala-kısırlaştır-sal” modelinden İngiltere ve Fransada uygulanan “Yakala-kısırlaştır-tut-ötenazi” modeline geçildiğini ilan ediyor.Artık  hayvan barınağında sahiplendirilinceye kadar tutulacak sokağa bırakılmayacak.


Teklif ile belediyelere “saldırgan,bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan yada sahiplenmesi yasak olan hayvanlar ötenazi uygulanarak öldürme yetkisi veriyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 7 Aralık 2021 tarihli ve 2021-48 sayılı genelgesinde  Amerikan Pitbull Terrier, Dogo Argentino, Fila Brasilerio, Japanese Tosa, American Staffordshire Terrier ve American Bully ırkı köpeklerin tehlike arz ettiği kabul edilmiştir. Sonuç olarak söz konusu genelgede sayılan köpek ırkları, Türk pozitif hukukundaki tehlike arz eden hayvanları oluşturur . Tarım ve Orman Bakanlığı’nın genelgesiyle HKK geçici m. 3’te sayılanlara bir yandan iki köpek ırkı ilave edilmiş, diğer yandan ise sayılan ırklarının melezleri tehlike arz eden hayvan kategorisinden çıkartılmıştır. Bu nedenle söz konusu ırkların melezleri artık tehlike arz eden hayvan olarak nitelendirilemez. HKK geçici m. 3’te yer almasına rağmen Tarım ve Orman Bakanlığı’nın genelgesinde melez ırklara yer verilmemesi yerinde olmamıştır. Ancak bu noktada “saldırgan köpek” tespiti soyut bir kavram birini ısırmadan sadece havlaması,dişlerini göstermesi veya kovalaması yeterli mi olacak? Buna belediye yetkilileri yanaşmayacaktır. Herne kadar ötenazi uygulaması için yönetmelik çıkarılacağı söyleniyorsa da yeterli değil .Valilik bünyesindeki Hayvanları koruma kurulu kararına dayalı olarak belediyelere öldürme yetkisi verilirse bunların yanında daha uygulanabilir olur bence. Nasıl ki 3194 sayılı yasanın 39.maddesi gereğince metruk yapı sağlam olsa bile güvenliği tehdit ediyor kararını vali verince belediye buna dayalı olarak sağlam binayı kamulaştırmadan yıkabiliyorsa bu da yapılabilir.


Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu 25 bini aşan belediyeler, 31 Aralık 2028 hayvan bakımevleri kuracak. Bu tarihe kadar kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde 5'i oranında kaynak ayıracak. Bu oran, büyükşehir belediyelerinde binde 3 olarak uygulanacak. Ayrılan ödenekler başka bir amaç için kullanılamayacak.Bu tarihten sonra ne olacak?


Bütçeye bu ödeneği koymayan belediye başkanı ve meclis üyelerine ve bu kaynağı başka amaçlar için sarf eden belediye başkanı ve belediye yetkililerine 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilecek. Büyükşehir belediyelerinde 5216 sayılı yasanın 25.maddesine göre ilçe belediyesi bunu bütçesine koymasa bile bütçesi büyükşehir belediye meclisinde görüşülürken resen eklenmelidir aksi halde ilçe belediyesiyle birlikte büyükşehir belediye meclis üyeleri hapis cezası alabilir.


Niğde,tokat,Aksaray,Niğde ve Kütahya gibi yerlerde “sahipsiz hayvanları koruma birliği” kuruldu.Belediyeler üye olduğu bu birliğe sokak hayvanlarına ilişkin tüm görev ve sorumluluklarını devrettiler.Ancak yasada birlik kurulan illerde üye olan belediyelerin durumu için herhangi bir düzenleme yoktur.


Yasa ile 5393 sayılı yasa gereğince “Belediyenin görev, sorumluluk ve yetki alanı belediye sınırlarını kapsadığından büyükşehir belediyesi olmayan illerde mücavir alanda sokak hayvanlarını toplama görevi il özel idarelerine verilmektedir. Nüfusu 25 binden az olan belediyeler hayvan barınağı kurmak zorunda olmasa bile sokak hayvanlarını toplamak zorunda ve en yakın barınağa teslim etme görevi vardır.Nitekim ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü 15/03/2024  tarih ve  71188846-622.02/9023602 sayılı görüşünde :5199 sayılı Kanun ile sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanlara ilişkin yerel yönetimlere tevdi edilen görevlerin belediye sınırları dışında il özel idarelerin sorumluluğunda olduğu” bildirilmiştir.

 

Yasa teklifin köpek-kedi gib hayvanların üretim çiftlikleri ve ithalat yasağı getirmediği gerekçesiyle Türkiye Barolar Birliği haklı olarak eleştşrmiştir.Yine haklı olarak eğer sahiplendirme teşvik edilecek ise bina yönetim planına evcil hayvan beslenemez şeklinde konulan yasağın kaldırılması gerekir.


 

SONUÇ 

Haber kaynaklarından tespit edildiği kadarıyla sadece 2022 yılı başından Kasım ayına kadar köpeklere dayalı nedenlerle 7’si çocuk 27 kişi hayatını kaybetmiştir. Resmî kurumların bu konuda bir rapor tutmadığı, medyaya yansıyanlar dışındaki ölüm ve yaralanmaların net sayı ile ifade edilemediği, başıboş köpeklerin sebep olduğu trafik kazası, kalp krizi, beyin kanaması gibi ölümlerin ise raporlarda “köpeklerin neden olduğu ölüm” gibi gösterilmediği görülmektedir. Dolayısıyla başıboş sokak köpeklerine bağlı kayda geçmemiş ölümlerin olduğu da göz ardı edilmemelidir.Bu saldırılar karşısında toplumda sokak köpeklerinin sürekli olarak hayvan bakımevlerinde tutulması gerektiği, hayvanlar bakımevlerinde tutulmadıkları veya öldürülmedikleri için saldırılara engel olunamadığı algısı oluşmuş bulunmaktadır. Fakat bu algı yanlıştır. Mevzuat gereğince sokak köpeklerinin sürekli olarak hayvan bakımevlerinde tutulmaları mümkün değildir.Ancak yasa teklifi yasalaşırsa bu mümkün hale gelecek. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği gereğince sokak köpekleri için hayvan bakımevi kurulacak, hayvanlar hayvan bakımevine götürülecek, burada hayvanlara bakılacak, hayvanların sağlıklarına kavuşmaları sağlanacak, kayıtları alınacak, rehabilitasyonları kapsamında aşıları yapılacak, hayvanlar kısırlaştırılacak, dijital kimliklendirme yoluyla işaretlenecek ve sonra sahiplendirilmeye çalışılacak, sahiplendirmenin mümkün olmaması halinde alındıkları ortama bırakılacaktır. Yasa teklifi ile buna son verilmek isteniyor. Sokak köpekleri alındıkları ortama bırakıldıktan sonra ise beslenmeleri bakımından desteklenecek, kendileri için besleme noktaları oluşturulacaktır. Sokak köpekleri sırf sayıları azaltılmak için öldürülemeyecek, ancak acı ve ıstırap çekmeleri, iyileşmesi mümkün olmayan hastalığa yakalanmaları, bulaşıcı bir hastalık taşımaları, insanlar ve diğer canlılar için tehlike oluşturmaları halinde öldürülecektir. Öldürme bu hayvanlar için düşünülecek en son çözüm olacaktır. Zira bulaşıcı bir hastalık taşıyor olmakla birlikte tedaviyle bu hastalığın iyileşmesi mümkün ise, hayvanın diğer canlılar için oluşturduğu tehlike giderilebilecekse öldürme başvurulacak bir yöntem olmayacaktır. 

 

Büyükşehir olan illerde ilçe belediyelerinin görev ve sorumluluk alanı detaylı bir şekilde düzenlenerek görev çatışmasının önüne geçilmelidir. Büyükşehirlerde il genelindeki sahipsiz hayvanlarına yönelik ihbarların tek bir merkezden alınması uygun olacaktır.Verilen sürede hayvan bakımevini kurmayan belediyelere başta idari para cezası olmak üzere bazı yaptırımlar öngörülmelidir. Belediyelerdee veteriner işleri müdürlüğü kurulması zorunlu müdürlükler arasında düzenlenmelidir. Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 10-c-8 maddesinde “5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile belediyelere, zabıtanın görevleri içerisinde verilen yetkileri kullanmak” zabıtanın görevleri arasında sayılmıştır.Ancak bu maddeye göre zabıtanın yapacağı iş ve işlemlere ilişkin herhangi bir detaya yer verilmediğinden uygulamada bu düzenleme es geçilmektedir.




KAYNAKÇA

Akkoyunlu S. A, 'Mahalli İdarelerin Sokak Köpeklerinin Verebileceği Zararlar ile İlgili Yükümlülüleri ve Bu Yükümlülüklerin Mahalli İdareler Arasındaki İlişkiler Bakımından Değerlendirilmesi' (2022) 27(46) DÜHFD 3-63


AKBULUT, Onur/ÇOBANOĞLU, Nesrin: Türk Hukukunda Hayvanların Korunmasına İlişkin Yasal Mevzuat ve Bu Mevzuata Göre Hayvanların Hukuki Durumları, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 36, Yıl: 2020, s. 1-37. 

AKILLI, Hüsniye: Belediyelerin Sokak Hayvanlarına Yönelik Görev ve Sorumluluklarının Değerlendirilmesi, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt: 27, Sayı: 3, Temmuz 2018, s. 95-118. 

AYDOĞDU, Murat/MERAL, Ö. Oğuzhan: Sahipsiz Köpeklerin Popülasyonunun Kontrol Altına Alınması ve Buna İlişkin Hukuki Altyapının Oluşturulması, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Durmuş Tezcan’a Armağan, Cilt: 21, Özel Sayı, Yıl: 2019, s. 2129-2159. 

DEMİRCİ, Kıvanç: Hayvan Hakları Kapsamında Kentsel Alanlarda Sokak Köpekleri Olgusu İzmir - Nevşehir İlleri Örnekleri , Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2017.

ERTAŞ, Şeref  “Çevre Hukuku Ve Hayvan Hakları Hukuku”, İleri Kitapevi, Ocak, 2012

HATİPOGLU, Mehmet,"Sahipsiz Sokak Köpeklerinin Vermiş Olduğu Zararlar Bağlamında İdarenin Kusur Sorumluluğu" Legal Hukuk Dergisi, Cilt No.: 20, Sayı No.: 240, 2022, s. 4683-4722.


KIRIŞIK, Fatih/ÖZTÜRK, Kübra: Şiddet Haberlerinden Hayvan Haklarına, Sahipsiz Köpek Sorunu, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 69, Yıl: 2021, s. 360-388. 

KOÇ, Aysun/AYVAZOĞLU DEMİR, Pınar: Geçici hayvan Barınaklarının Genel Durumları ve Sorunlarına İlişkin Bir Değerlendirme: Ege Bölgesi Örneği, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 1, Yıl: 2019, s. 28-33. 


Av.Dr.M.LamihÇELİK

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi Teftiş Kurulu Başkanı

18 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page