1.GİRİŞ
Türk Kamu yönetimi, 1982 Anayasası’nda belirtildiği üzere belirlenmiş ilke ve kurallar örgüsüne bağlı kurum, kuruluş ve görevleriyle merkezden ve yerinden yönetim ilkelerine dayanan bütüncül bir yapı arz etmektedir.
Kamu hizmetinin sunumunda en çok yakınılan konuların başında uzayıp giden bürokratik işlemlerle kırtasiyecilik gelir. Kamu hizmetlerinin etkili ve verimli bir biçimde verilebilmesi için kamu hizmeti sunan kuruluşlar arasında iş bölümü yapılmalı ve eşgüdüm sağlanmalıdır. Ek olarak bürokratik sürecin kısaltılması, kırtasiyeciliğin önüne geçilmesiyle etkin ve verimli bir sisten benimsenmelidir. İşte bunu sağlamanın yollarından biri de performans değerleme yöntemlerinin kamu sektöründe de nesnel ve etkili biçimde kullanılmasıdır.
2. KAMU SEKTÖRÜNDE PERFORMANS DEĞERLEME
2. 1. Türk Kamu Yönetiminin Yapısı
Yönetim, başkalarını sevk ve yönetme faaliyeti ya da sürecidir. Başkaları üzerinde egemenlik kurma ve onlara iş yaptıran yönetsel bir faaliyettir (Sağlam, 1979: 29). Yönetim, örgütlenmenin yanında örgütün çalışmasını sağlayacak yönetsel faaliyetleri, diğer bir deyişle kaynakların bir araya getirilmesini, eşgüdüm sağlanmasını, izlenen yöntemleri ve denetimi içerisine alan bir fonksiyonlar dizisidir. Yönetim, ortak amacın gerçekleştirilmesi için örgütlenmeyi, örgüt içerisinde yer alan bireylerin görev ve yetkilerinin belirlenmesini ve bir bütün olarak örgütün işleyişini kapsamaktadır (Gözübüyük, 1994).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
Türk kamu sistemi genel yönetim (idare) ve yerinden yönetim kuruluşları olarak ikiye ayrılmıştır. Genel yönetim de kendi içinde merkez ve taşra örgütü (teşkilatı) olarak ikiye ayrılmıştır. Yerinden yönetimler de hizmet yerinden yönetim ve yerel yönetim olarak ikiye ayrılmıştır. Ancak bu kadar ayrıma gidilmesine karşın üniter yapının bir gereği olarak hepsi bir bütünün parçalarıdır (Çayıroğlu, 2020).
Türkiye’de kamu yönetiminin işleyişinde sistemsel olmasa da yönetsel anlamda kendisinden kaynaklı başlı başına sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunları irdelemek gerekirse:
Merkeziyetçilik: Kamusal kaynakların ve yetkinin merkez örgütü tarafından kullanılmasıdır. Taşra ve yerel yönetimlerde karar alma ve bunları uygulama konularında çok az yetki verilmesini ifade eder. Bu da kamu hizmetinin sunumunda süre, zaman ve etkinlik açısından olumsuz etki oluşturmaktadır (Sakal, 1997: 453).
Örgütsel Büyüme: Bir kurumun bütçe, personel sayısı, araç-gereç ve hizmet birimleri bakımından niceliksel olarak genişlemesidir. Bürokrasinin genişlemesi ve bürokratik işlemlerin karmaşık boyutlara ulaşması, prestij sağlama, kollama ve kayırmacılık kamu hizmetinin dağıtımında ve yürütülmesinde aksamalara neden olmaktadır (Erbay, 1997: 406).
Gizlilik ve Dışa Kapalılık: Bürokrasisinin yapı ve işleyişi gizlilik ve resmi sır ilkesine göre örgütlenmesi şeffaflık ve denetimi olumsuz etkilemektedir (Eryılmaz, 1995: 84).
Yönetimde Tutuculuk: Bürokrasinin eskiden beri yaptıkları iş ve işlemlerle alışkanlıklarını sürdürmeleri ve yeni durumlara uyum sağlamakta zorlanmaları olup yeniliğe açıklığı olumsuz etkilemektedir (Çitçi, 1983: 19).
Kuralcılık ve Sorumluluktan Kaçınma: Bürokrasinin en önemli özelliği yazılı kurallara göre işlemesidir. Ancak bu durum bazı durumlarda basit bir işin bile kurallara bağlanması sorumluluk almaktan kaçınmaya yol açtığından aksamalara ve gecikmelere neden olmaktadır (Gözübüyük, 1996: 241).
Yönetimde Siyasallaşma: Bürokrasinin siyasal iktidar tarafından sürekli olarak kontrol edilmeye çalışılması, yönetimdeki gücünün kırılmaya çalışılarak iktidarın amaçlarına hizmet eden bir duruma getirilmesi siyasal etkiye maruz kalmasına yol açmaktadır. Bu da bürokrasinin siyasallaşması sorunun ortaya çıkarmaktadır (Eryılmaz, 1998: 234).
Yolsuzluk: Genelde maddi bir çıkar sağlamak için yapılsa da bazı durumlarda bağlılıklar ve mecburiyetler de yolsuzluğa yol açan nedenlerden olup kamu hizmetinin düzgün yürütülmemesinde yozlaşmaya yol açmaktadır (Çulpan, 1980: 34).
Rüşvet ve İrtikap: Kamu hizmet sunucularının para, mal, armağan gibi bir takım maddi çıkarlar karşılığında bazı kişi veya gruplara farklı uygulamalar yaparak çıkar sağlamalarına rüşvet denir (Berkman, 1983: 21). Kamu görevinin kendisine sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak, muhatap olduğu kişilerden yarar sağlamaya veya bu kişileri yarar sağlama yönünde vaatte bulunmaya yönlendirmesine de irtikap denir. Rüşvet ve irtikap, yolsuzluk yüz kızartıcı suçlar arasında olup çıkar sağlama karşılığında kamu hizmetinin ciddi anlamda yozlaştığını göstermektedir.
Kayırmacılık ve Aracılık: Kamu hizmetinin sunumunda kişilere ayrıcalık sağlanması maddi çıkar sağlanmaktan çok bazı bağlılıklar ve yükümlülükler (akrabalık, hemşehrilik, arkadaşlık ve gönül borcu gibi) sebebiyle yapılmasına kayırmacılık denir (Berkman, 1983: 25-26). Daha çok az gelişmiş ülkelerden görülen aracılık kişinin kendisini kamu bürokrasisi karşısında eksik hissetmesinden işlerinin yürütülmesinde aracılara başvurmak zorunluluğuna dayanır. Dolayısıyla kayırmacılık ve aracılık kamu hizmetinin iyi işlemediğini ve yozlaştığını göstermektedir.
Verimsizlik: Kamu personel rejiminde özellikle işe alımlarda ve yükselmelerde liyakat yerine siyasi ve sosyal baskılar sonucu yapılan atama ve görevlendirmeler kamu hizmet sunumunda verimsizliğe neden olmaktadır (Tutum, 1976).
2.2. Kamu Sektöründe Performans Ölçümü
21. yüzyılın ilk çeyreğinde kamu yönetimindeki hizmet anlayışında bir değişiklik olduğu görülmektedir. Sunulan hizmetlerin yurttaş odaklı olmasının yanında hizmet sunan ve hizmet alan kavramlarının değişime uğradığı ve yerini müşteri odaklı bakış açısının egemen olmaya başladığı görülmektedir. Yurttaşın kamu hizmeti açısından müşteri gibi algılanması bazı eleştirilere neden olsa da hizmet kalitesi ve geri bildirim açısından önem arz ettiği de yadsınamaz. Burada dikkat edilmesi gereken konu müşteri odaklı bakmaktan çok kamu hizmetinin sunumundaki standartların yükseltilmesi ve belli ölçülere dayandırılması biçiminde olmalıdır. Elbette kamu yönetimi açısından hizmet alan olarak yurttaşın özel sektör mantığıyla bir müşteri olmadığı aksine asgari ölçüde de en iyi biçimde hizmet alması esastır. Aksi taktirde hizmet sunan ve hizmet alan arasındaki dengenin bozularak salt istatistiki değerlere göre yapılan çalışma bu defa bürokraside aksamalara ve personelde tükenmişliğe neden olacaktır. Bununla birlikte dengenin korunması kaydıyla kamuda bir performans, verimlilik ve etkinlik ölçümü olmalıdır.
2.2.1. Kamuda Performans Ölçümü
Kurumun daha önceden belirlenen amaç ve hedeflere ulaşılması konusunda elinde bulunan kaynakların yeterliliği, niteliği hakkında kurumun güçlü ve zayıf yönleri saptanacak ve performans ölçümünün raporlanmasıyla planlamada gerekli güncelleme işlemleri gerçekçi ve ölçülü gerçekleştirilebilecektir. Böylece belirlenen misyon ve vizyona ulaşmak için gerekli öncelikler de belirlenecektir.
2.2.2. Kamuda Verimlilik Ölçümü
Kamu yönetiminde eldeki kaynaklarla azami çıktılar elde edilmişse ya da asgari seviyede kaynakla istenen çıktılar elde edilmişse burada verimlilikten söz edilir. Örneğin bir ildeki sosyal güvenlik il müdürlüğünde beş denetmenle ayda 30 ayrı işyeri denetlenirken başka bir ildeki beş denetmen ayda 50 ayrı işyerini denetliyorsa bütün koşullar aynı ise iki farklı kurumdaki denetmeler açısından verimlilik analizi yapılabilecektir. Yine aynı biçimde fazladan istihdam edilen her denetmende orantılı biçimde denetlenen işyeri sayısı artmıyorsa da verimlilikten söz edilemeyecektir.
2.2.3. Kamuda Etkinlik Ölçümü
Kamuda sektöründe etkinlik kamuya ait gerekli ve güncel hedeflere zamanında ve istenen şekilde ulaşılmasını ifade etmektedir. Bu hedeflere ilişkin söz konusu iş ve işlemlerin tam zamanında yapılması esastır. Kamu yönetiminde etkinlik, hedeflere ulaşılması ve sonrasında ortaya çıkan etkilerinin bir bütün olarak ele alınması anlaşılmalıdır.
3.SONUÇ
Türk kamu yönetiminde uygulanan personel politikası 1965 yılında çıkarılan ve gerekli durumlarda yapılan düzenlemelerle yürürlükte olan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na dayanmaktadır. Bu bakımdan öncelikli olarak çağdaş standartlara uygun bir personel rejimi doğrultusunda yeni bir Kamu Görevlileri Hakkında Yasa düzenlemesi gerekmektedir.
Kamu yönetiminin daha etkin, hızlı ve güvenilir bir hizmet verebilmesi için kendisini geliştirmeye yönelik planlar yapması, misyon ve vizyon oluşturması ve bu çerçevede gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler belirlemesi ve çağın gereklerini yakından izlemesi gerekmektedir. Bu bakımdan Türk Kamu Sistemi, büyük ve geniş bir hacme ve oldukça da köklü bir yapıya sahiptir. Bu kadar büyük sektörünün kalitesini ve işlerliğini artırmak, çağdaş standartlara oturtmak ve yurttaş odaklı hizmet anlayışını geliştirmek tarihi deneyimine bakıldığında çok zorlanılacak bir durum değildir. Çünkü tarihi misyonuyla da Türk kamu yönetiminin toplumun kalkınmasında öncü olduğu görülmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu siyasi çıkarlardan çok konunun kamu yönetimi bağlamında ele alınarak devletin omurgasını oluşturan bürokrasiyle hizmet alan yurttaş arasındaki dengenin korunmasıdır. Ek olarak yurttaş odaklı bir yaklaşımın yanında kamu ve devlet odaklı anlayışın uyumsallaştırılması gerekmektedir. Aksi halde dengenin gözletilmemesi kamu hizmetinin sunulmasında deformasyona ve erozyona neden olabilecektir.
Yazarlar: Tahsin ÇAYIROĞLU ve Hayrettin ZEYBEK
KAYNAKÇA
Berkman, Ü (1983). Azgelişmiş Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rüşvet, TODAİE, Ankara.
Çayıroğlu (2020). Türk İdari Yapısı ve Türk İktisat Politikası, Legal, İstanbul.
Çitci, O (1983). “Kamu Bürokrasisi Üzerine”, Amme İdaresi Dergisi.
Çulpan, R (1980). “Bürokratik Sistemin Yozlaşması”, Amme İdaresi Dergisi.
Erbay, Y (1997). “Bürokrasi, Bürokratizm ve Ülkemizde Bürokrat-Siyasetçi İlişkileri”, Yeni Türkiye.
Eryılmaz, B (1995). Kamu Yönetimi, Akademi Kitabevi.
Gözübüyük, A. Ş (1994). “Yönetim Hukuku”, Turhan Kitabevi, Ankara.
Sağlam, M (1979), Örgütsel Değişme, TODAİE, Ankara.
Sakal, M (1997). “Politik Karar Alma Sürecinde Bütçe Maksimizasyonu ve Bürokratik Yozlaşmalar”, Yeni Türkiye.
Tutum, C (1976), “Yönetimin Siyasallaşması ve Partizanlık” AİD.
Comments