top of page

Mahalli İdare Şirketlerinde Sermaye Alacaklarının Tahsili

Mahalli idare birimi olan belediyeler ve il özel idareleri, kendilerine verilen hizmet ve görev alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre şirket kurabilmektedir. Bağımsız bütçeli, tüzel kişiliği haiz ve özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren söz konusu şirketler, uygulamada “mahalli idare şirketi” olarak adlandırılmaktadır. Mahalli idare şirketi, tek ortağı mahalli idare olacak şekilde kurulabileceği gibi çoğunluk payları mahalli idareye/idarelere ait olacak şekilde de kurulabilir. Şirket kuruluşuna ve kurulu şirketlerde sermaye artırımına karar verme yetkisi mahalli idare yönüyle belediye meclisine/il genel meclisine aittir. Mahalli idareler, kuruluşta ve sermaye artırımında, şirketteki paylarıyla orantılı olarak sermaye katılımında bulunurlar. 


6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa (TTK) göre mahalli idare şirketlerinin sermayesi, ayni ve nakdi sermayeden oluşur. Nakdi sermaye, ortağın belli bir miktar “para” ile şirkete katılmasını ifade eder. Dolayısıyla, nakdi sermaye deyince akla ilk gelen nakit para olmaktır. Uygulamada da en yaygın sermaye taahhüdü türü nakdi sermayedir. Ayni sermayenin kapsamına ise üzerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen malvarlığı unsurları girmektedir. Kuruluşta olduğu gibi sermaye artırımında da sermaye taahhüdü ayni veya nakdi sermaye şeklinde yapılabilir. Şirket ortağı mahalli idarelerin, kuruluşta ve sermaye artırımında taahhüt ettikleri payları belli bir süre içinde ödemesi gerekir. Aksi takdirde, anılan Kanun hükümleri çerçevesinde bazı yaptırımlarla karşı karşıya kalabilirler.


İşte bu çalışmada, mahalli idare şirketlerinde sermaye alacaklarının tahsili ile nakdi sermaye taahhüdünün yerine getirilmemesinin ortaklar açısından sonuçları tüm yönleriyle ele alınmıştır.


2. MAHALLİ İDARE ŞİRKETLERİNDE SERMAYE KOYMA BORCU


2.1. Kuruluşta


Diğer sermaye şirketleri gibi mahalli idare şirketlerinde de, ortaklar tarafından taahhüt edilen sermaye payı, ayni ve nakdi sermayeden oluşmaktadır. TTK’da ayni sermaye olarak konulan taşınmaz, taşınır, fikri mülkiyet hakları ve diğer değerlere ilişkin sıkı kurallar getirilmiştir. Buna göre; şirket sözleşmesinde bilirkişi tarafından belirlenen değerleriyle yer alan taşınmazlar tapuya şerh verildiği, fikri mülkiyet hakları ile diğer değerler, varsa özel sicillerine kaydedildikleri ve taşınırlar güvenilir bir kişiye tevdi edildikleri takdirde ayni sermaye olarak kabul edilebilir (TTK md. 128). Şirketin tescilinden önce ayni sermayeye ilişkin gerekli sicil ve/veya tevdi işlemlerinin yapılması/yerine getirilmesi zorunlu olduğundan, özellikle anılan Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 2012 tarihinden sonra ayni olarak konulan sermayeye ilişkin ortakların yükümlülüklerini ifa etmemesi gibi bir durum söz konusu olmamaktadır.


Buna karşın, nakdi (para) olarak konulan sermaye payında durum farklıdır. Bu farklılık şirketin anonim veya limited olmasına göre de değişiklik göstermektedir. Anonim şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinde nakden (para olarak) taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az %25’inin tescilden önce ödenmesi gereklidir (TTK md. 344). TTK’nın 585. maddesinde yer alan özel hüküm gereğince, anonim şirketlerin aksine, limited şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinde ise nakden taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az %25’inin tescilden önce ödenmesi şart değildir. Ortaklar isterse anonim şirketlerde taahhüt ettikleri nakdi sermayenin %25’lik kısmından daha fazlasını veya tamamını, limited şirketlerde de herhangi bir oranını kuruluşta da ödeyebilir. Ancak, anonim şirketlerde belirtilen tutar dışında kalan kısmın, limited şirketlerde de herhangi bir kısmın hemen ödenmesi için yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır. Yapılan nakdi ödemeler ise ortaklar tarafından Bankacılık Kanununa bağlı bir bankada, kurulmakta olan mahalli idare şirketi adına açılacak özel bir hesaba, sadece şirketin kullanabileceği şekilde bloke ettirilir. Bununla birlikte, nakdi sermayenin ödenmeyen kısmının mahalli idare şirketinin ortakları tarafından en geç 24 ay içinde ödenmesi gerekir. Bahsi geçen 24 aylık süre şirket sözleşmesiyle kısaltılabilir, fakat uzatılamaz. Şirket sözleşmesinde belirtilen ödeme süresinin dolmasıyla sermaye borcu muaccel hale gelir. 


2.2. Sermaye Artırımında

 

Mahalli idare şirketlerinde, sermaye borcunun doğduğu bir diğer durum sermaye artırımıdır. Söz konusu şirketlerde sermayenin taahhüt yoluyla, bir başka deyişle pay bedellerinin ortaklar veya diğer üçüncü kişiler tarafından taahhüt edilmesi suretiyle artırılması halinde nakdi sermaye, kuruluşta olduğu gibi ayni veya nakdi şekilde ödenebilir. Dolayısıyla, sermaye artırımlarında, nakden taahhüt edilen sermaye tutarının anonim şirketlerde en az %25’inin sermaye artırımının tescilinden önce bir bankada açtırılacak olan hesapta bloke edilmesi ve geri kalan kısmının da sermaye artırım kararının tescilini izleyen 24 ay içinde ödenmesi şarttır. Limited şirketlerde ise artırılan kısmın herhangi bir oranının hemen ödenmesi gerekmeyip, artırılan kısmın tamamı 24 ay içinde ödenebilir.


3. SERMAYE BORCUNU ÖDEME ÇAĞRISI


Mahalli idare şirketinin ortakları, gerek kuruluşta gerekse sermaye artırımında taahhüt ettikleri nakdi sermayeyi şirket sözleşmesinde gösterilen sürede ödememesi halinde temerrüde düşmüş olurlar. TTK’da ödemede temerrüde düşülmüş payların bedellerinin, yönetim organı tarafından, şirket sözleşmesinde başkaca hüküm bulunmadığı takdirde, ortaklardan ilan yoluyla isteneceği; ilanda, ödenmesi istenen sermaye borcunun oranı veya tutarı ile ödeme tarihi ve ödemenin nereye yapılacağının açıkça belirtileceği öngörülmüştür (TTK md. 481/1, 585). Öncelikle belirtelim ki, şayet şirket sözleşmesinde bir hüküm mevcutsa, mahalli idare şirketi tarafından ödeme çağrısında bulunulmasına, ilana ve ihbara gerek yoktur. Buna karşın, belirtilen konuda şirket sözleşmesinde herhangi bir hükme yer verilmemişse yönetim organının, pay bedellerinin ödenmesini ortaklardan talep etmesi gerekir.


Bu halde, mahalli idare şirketlerinde, taahhüt edilmekle beraber zamanında ödenmemiş pay bedelleri, şirketin ortağı olan mahalli idareden/ mahalli idarelerden ve ortak konumundaki diğer üçüncü kişilerden yazılı olarak istenir. Aksi takdirde, yönetim organı üyelerinin hukuki sorumluluğu doğabilir. Nitekim yönetim organı üyeleri, kanundan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem ortaklara hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.


Öte yandan, bilindiği üzere, mahalli idarelerin doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak ortağı oldukları şirketler, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 4. maddesi uyarınca Sayıştay denetimine tabidir. Dolayısıyla mahalli idare şirketleri, zaman zaman Sayıştay tarafından denetim programına alınmakta ve denetlenmektedir. Sayıştay’ın yaptığı denetimlerde eleştiri konusu yapılan hususlardan birini ise muaccel olduğu halde tahsil edilmemiş olan sermaye taahhütlerinin istenmemesi oluşturmaktadır. Bu kapsamda, mahalli idare şirketlerinde yönetim organının, kuruluş veya sermaye artırımı dolayısıyla ödenmeyen sermaye borçlarını ilgili ortaklardan tahsili için gerekli girişimlerde bulunması gerekmektedir.


4. SERMAYE TAAHHÜDÜNÜN YERİNE GETİRİLMEMESİNİN SONUÇLARI


Sermaye taahhüdünü zamanında yerine getirmeyen mahalli idare şirketinin ortakları hakkında başvurulabilecek yollar aşağıda izah edilmiştir. 


4.1. Şirket Ortağı Mahalli İdarenin Temerrüt Faizi Ödemekle Yükümlü Olması


Nakdi sermaye koyma borcunu süresi içinde yerine getirmeyen şirket ortağı mahalli idare, ihtara gerek olmaksızın, temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür (TTK md. 482/1, 585). Temerrüt faizi, aksine şirket sözleşmesinde hüküm yoksa mahalli idare şirketinin tescil tarihinden itibaren ödenir. Mahalli idare şirketinin organları, Kanundan kaynaklanan bir yükümlülük olması nedeniyle, her ne sebeple olursa olsun mütemerrit (temerrüde düşen) ortaktan temerrüt faizini talep etmekten vazgeçemez. Şirketçe temerrüt faizi talep edilebilmesi için gecikilen ifa nedeniyle zararın varlığı, ihtar yapılması ya da temerrüde düşen ortağın kusurlu olması şart değildir. 


4.2. Şirket Ortağı Mahalli İdareden Tazminat İstenebilmesi


Şirket ortağı mahalli idarenin taahhüdünü zamanında yerine getirmemesi nedeniyle ortaya çıkan zararın temerrüt faizi ile karşılanmadığı hallerde mahalli idare şirketi, zararını ve ilgilinin kusurunu ispatlamak şartıyla, şirket ortağı mahalli idareden tazminat isteyebilir (TTK md. 128/7, 130/3, 482/4, 585). Eğer ki, sermaye taahhüdünün bir kısmı tahsil edilmişse, tazminat talebi sadece tahsil edilmemiş olan kısım hakkında geçerli olur.


Muaccel olan sermaye borcunu ifa etmeyerek temerrüde düşmüş bulunan şirket ortağı mahalli idareye, bakiye borcun hemen ya da verilecek uygun bir sürede ödemesi gerektiği, aksi takdirde aleyhine tazminat davasının açılacağının ihtar edilmesi şarttır. İhtarda bulunulmadıkça tazminat talep edilemez. 


4.3. Şirket Sözleşmesiyle Şirket Ortağı Mahalli İdarenin Sözleşme Cezası Ödemekle Zorunlu Tutulabilmesi


Şirket sözleşmesiyle, ortaklar, temerrüt halinde, sözleşme cezası (cezai şart) ödemekle zorunlu tutulabilir (TTK md. 482/3). Şirket sözleşmesinde bu yönde bir hüküm bulunmadıkça, sermaye koyma borcunu zamanında yerine getirmeyen ortak hakkında sözleşme cezası uygulanamaz. Sözü edilen düzenlemenin en temel gayesi, ortağı borcunu gereği gibi ifaya zorlamaktır. Sözleşme cezası miktarı serbestçe belirlenebilir. Ancak, ortaklık haklarını sınırlandıran ya da ortadan kaldıran cezai şartlara sözleşmede yer verilemez.


Durum böyle olmasına karşın, mahalli idare şirketlerinde ve özellikle tek ortaklı şirketlerde bu tek ortağın mahalli idare olduğu hallerde, sözleşmeye sermaye taahhüdünün yerine getirilmemesi durumunda ortak konumundaki mahalli idarenin sözleşme cezası ödemekle sorumlu tutulması, hayatın doğal akışı içerisinde mümkün olamayacaktır.


4.4. Şirket Ortağı Mahalli İdarenin Iskatı (Ortaklıktan Çıkarılması)


Öncelikle ifade etmek gerekir ki, ödenmeyen sermaye koyma borcu için anonim ve limited şirketlerin başvurabileceği en etkili yol, mütemerrit ortağın şirketten ıskat edilerek (çıkarılarak) payının üçüncü bir kişiye satılması ve sermayesinin tamamlanmasıdır. Bu yöntemin, mahalli idare şirketlerinde uygulanması teorik olarak mümkün olmakla birlikte, pratik olarak uygulama alanının bulunmadığı ifade edilebilir. Ancak, yine de şirketler hukukunun önemli konuları arasında yer alan ıskata ve bu müessesenin mahalli idare şirketlerinde uygulanışına ilişkin genel bilgi vermek faydalı olacaktır. Zira mahalli idare şirketinin ortakları arasında, mahalli idare dışında diğer gerçek ve tüzel kişilerin de bulunması imkan dâhilindedir.


Bu kapsamda, mahalli idare şirketinin yönetim organı, mütemerrit ortağı, iştirak taahhüdünden ve yaptığı kısmi ödemelerden doğan haklarından yoksun bırakmaya ve söz konusu payı satıp yerine başkasını almaya ve kendisine verilmiş pay senedi varsa bunları iptal etmeye yetkilidir (TTK md. 482/2 585,). Bu yetki sadece yönetim organı tarafından kullanılabilir; genel kurulun ıskata ilişkin karar alma yetkisi yoktur.   


Iskat, yalnızca ıskata konu paylar için yapılabilir. Şirket ortağı mahalli idare bir kısım pay bedellerini ödeyip, diğer bir kısmı için temerrüde düşmüşse, ıskat sadece temerrüdün olduğu paylar için söz konusu olabilir. Bedelleri ödenmiş olan paylar için ıskat işlemi yapılmaz. Bu yola başvurabilmek için sermaye koyma borcunun ifasında temerrüde düşülmüş olması şarttır.


Yönetim organının ıskat yaptırımını uygularken keyfi davranmasını engellemek amacıyla ıskata ilişkin usul, Kanunda emredici şekilde düzenlenmiştir. Buna göre; ıskatın uygulanabilmesi için yönetim organı öncelikle temerrüde düşen ortağa ihtarda bulunarak sermaye borcunu ödemesini ister. İhtar, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ve şirket sözleşmesinin öngördüğü şekilde ilan yoluyla ve mahalli idare şirketi internet sitesi açmakla yükümlü ise şirketin internet sitesinde yayımlanacak bir mesajla yapılır. Bu ihtarda, mütemerrit ortağın temerrüde konu olan tutarı bir ay içinde ödemesi, aksi halde, ilgili paylara ilişkin haklarından yoksun bırakılacağı ve sözleşme cezasının isteneceği belirtilir. Nama yazılı pay senetlerinin sahiplerine bu davet ve ihtar, ilan yerine, iadeli taahhütlü mektupla ve (varsa) internet sitesi mesajı ile yapılır ve bir aylık süre, mektubun alındığı tarihten itibaren başlar. Zikredilen usule uyulmazsa, başka bir anlatımla, bir aylık süre, ilan ve ihtara ilişkin kurallara uyulmadan ıskat kararı alınırsa bu karar geçersizdir. Ortağa verilen bir aylık süre sonunda sermaye koyma borcu yerine getirilmediği takdirde, yönetim organı tarafından ortak hakkında ıskat kararı verilir. Hakkında ıskat kararı verilen ortak, bu sıfatını yitirir. Ancak, ödemiş olduğu paylar varsa bunlara ilişkin ortaklığı devam eder.  


Iskattan sonra yönetim organı, ıskata konu ortaklara verilmiş pay senetleri varsa bunları iptal eder ve bu senetleri ortaktan talep eder. Ancak iptal edilen pay senetleri ele geçirilemiyorsa iptal kararı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ve ayrıca şirket sözleşmesinin öngördüğü şekilde ilan olunur (TTK md. 482/2, 585). Yönetim organı, ıskat sonucu boşta kalan paylar için yeni ortak aramakla ve bu payları açık artırma, elden ya da borsada satmakla yükümlüdür. Satışa kadar paylara ilişkin haklar, hiç kimse tarafından kullanılamaz. Öte yandan, ıskat edilen ortak da yapmış olduğu kısmi ödemeleri talep edemez. Mahalli idare şirketine kalan bu ödemeler, TTK’nın 519/2-b hükmü uyarınca genel kanuni yedek akçeye eklenir. 


5. SERMAYE TAAHHÜDÜNÜN YERİNE GETİRİLMEMESİNİN VERGİSEL BOYUTU


Hazine ve Maliye Bakanlığı, sermaye taahhüt borcunu 24 aylık yasal süresi içerisinde yerine getiremeyen ortağın şirketin parasını faizsiz olarak kullandığını kabul etmekte, konuyu transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı kapsamında değerlendirmekte, kazancın tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtıldığını varsaymakta ve transfer fiyatlandırmasını düzenleyen 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13. maddesine göre işlem tesis etmektedir. Adı geçen Bakanlığın bu uygulamasının temelinde, şirketin, sermaye taahhüt borç tutarını tahsil edip mal alım satımında, şirket işlerinde ve/veya çeşitli finansal enstrümanlar yoluyla değerlendirmek yerine, tahsil etmeyerek ve ortaklarda bırakmak suretiyle bedelsiz bir şekilde şirket ortaklarına kullandırdığı yatmaktadır.


Bu doğrultuda, Hazine ve Maliye Bakanlığı, sermaye taahhüt borcunu yerine getirmeyen ortaklardan dolayı şirketi vergi incelemesine almakta, yasal süresinde sermaye taahhüt borcunu yerine getiremeyen ortakların şirketten borç para kullandığını ve bunun da ortağa verilen bir finans hizmeti olduğunu kabul ederek, adat yöntemiyle faiz, bu faiz tutarı üzerinden de geçici vergi, kurumlar vergisi ve KDV tarhiyatları yapmaktadır.


Geçmiş yıllarda Danıştay bu konuda farklı kararlar vermiş olmakla birlikte, Danıştay 3. Dairesinin yakın zamanda vermiş olduğu 21.05.2024 tarihli ve E.2023/10539, K.2024/3236 sayılı kararında; “Şirket ortakları tarafından sermaye artırımı kapsamında taahhüt edilen ancak henüz işletme aktifine dâhil edilmeyen değerlerin, şirket tarafından ticari faaliyet kapsamında kullanılmasına imkan bulunmadığından, tasarruf imkanı olmayan söz konusu değerler kapsamında ilişkili kişilere emsalle aykırı fiyat veya bedel üzerinden işlem gerçekleştirildiğinden ve bu suretle ilişkili kişilere menfaat sağlandığından da bahsedilemeyeceği, sermaye taahhüdünde bulunulması ancak daha sonra bu taahhütte temerrüde düşülmesi ve temerrüde bağlı olarak şirket tarafından temerrüde düşen ortak adına temerrüt faizinin hesaplanmamasının, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine aykırılık teşkil etmekle birlikte bu durumun herhangi bir mal veya hizmet alım veya satımı ile ilgisinin bulunmadığı, zira bir vergi güvenlik müessesesi olarak öngörülmüş olan ve muvazaanın özel bir görünüm şekli olarak mevzuatımıza giren örtülü kazanç dağıtımı müessesesinde esas olan, mükelleflerin vergisel avantaj elde etmek için gerçek durumdan farklı fiyat uygulamaları olduğundan, herhangi bir menfaat temininin mümkün olmadığı sermaye temerrüdünde, örtülü kazanç hükümlerinin uygulanmasının kanunun ruhuna da aykırılık teşkil edeceği, davalı idarece, şirket ortaklarına kullandırılan sermaye nedeniyle faiz hesaplanmadığı, bu suretle transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı yapıldığından bahisle işlem tesis edilmişse de ilişkili kişi olan kurum ortağına örtülü kazanç dağıtımı yapıldığından söz edilebilmesi için kullandırılan paranın, öncelikle kurumun ticari faaliyetine özgülenmesi, bunun için de paranın şirket aktifine dâhil olması gerektiği, dolayısıyla, şirket uhdesine girmeyen paranın, ilişkili kişi olan ortağa ödünç olarak verildiği ve faizsiz olarak kullandırıldığından bahsedilemeyeceğinden, öte yandan ortağın sermaye taahhüdünü yerine getirmemesi Türk Ticaret Kanunu uyarınca temerrüt hali olduğundan, süresinde yerine getirilmeyen bu taahhüt nedeniyle ancak temerrüt faizi hesaplanabilecek olup, bu durumun transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı kapsamında değerlendirilemeyeceği” belirtilmiştir.


6. SONUÇ


Mahalli idare şirketlerinde, alacaklılar için en başta gelen güvence şirketin sermayesi, daha geniş anlamıyla şirketin malvarlığıdır. Sermayenin korunması, hem alacaklıların hem de ortakların hak ve menfaatlerinin muhafazası bakımından önemlidir. Bu bağlamda, sermaye şirketlerinin ve dolayısıyla mahalli idare şirketlerinin kuruluşunda ve sermaye artırımında taahhüt edilen payların ödenmesine ilişkin usul ve esaslar 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda detaylı olarak düzenlenmiştir. Buna göre; nakdi taahhüt edilen payların itibari değerlerinin anonim şirketlerde en az %25’inin tescilden önce, kalanının ise tescili izleyen 24 ay içinde ödenmesi zorunludur. Limited şirketlerde ise böyle bir zorunluluk olmayıp, nakdi olarak taahhüt edilen payların tamamı tescili izleyen 24 ay içinde ödenebilir. Sermaye ödemesinin belirtilen 24 ay içinde yapılmaması halinde şirket ortağı mahalli idare ve diğer üçüncü kişi ortaklar temerrüde düşmüş olurlar. Bu durumda, mahalli idare şirketinin, mütemerrit ortaklardan sermaye alacağının tahsili için talepte bulunması gerekir. Aksi durumda, şirketin yönetim organı üyelerinin hukuki sorumluluğu doğabilir.


Nakdi sermaye taahhüdünü yerine getirmeyen mahalli idare şirketinin ortakları; ihtara gerek olmaksızın, temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür. Öte yandan, mahalli idare şirketi, zararını ve ortağın kusurunu ispatlamak şartıyla ortak aleyhine tazminat davası açabilir. Diğer taraftan, şirket sözleşmesinde öngörülmesi şartıyla, temerrüt halinde ortaklar sözleşme cezası (cezai şart) ödemekle sorumlu tutulabilir. Sermaye borcunu ifa etmeyen ortaklar için TTK’da öngörülen en önemli ve etkili yaptırım ıskattır. Mahalli idare şirketinin yönetim organı, Kanunda belirtilen usule uymak şartıyla, mütemerrit ortağı, iştirak taahhüdünden ve yaptığı kısmi ödemelerden doğan haklarından yoksun bırakmaya ve söz konusu payı satıp yerine başkasını almaya ve kendisine verilmiş pay senedi varsa bunları iptal etmeye yetkilidir.


Hazine ve Maliye Bakanlığı, sermaye taahhüt yükümlülüğünü 24 ay içerisinde yerine getiremeyen ortağın şirketin parasını faizsiz olarak kullandığını kabul etmekte, konuyu transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı kapsamında değerlendirmekte, adat yöntemiyle faiz, bu faiz tutarı üzerinden de geçici vergi, kurumlar vergisi ve KDV tarhiyatları yapmaktadır. Ancak Danıştay sön dönemlerde verdiği kararlarda anılan Bakanlığın bu yöndeki işlemlerini kanuna aykırı bularak bozmaktadır.


KAYNAKÇA


5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu (21.06.2006 tarihli ve 26205 sayılı R.G.).

6085 sayılı Sayıştay Kanunu (19.12.2010 tarihli ve 27790 sayılı R.G.).

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (14.02.2011 tarihli ve 27846 sayılı R.G.).

Danıştay 3. Dairesinin 21.05.2024 tarihli ve E.2023/10539, K.2024/3236 sayılı kararı.

Ekinci, Hüseyin, Anonim Şirketlerde Sermaye Koyma Borcunun Yerine Getirilmemesinin Hukuki Sonuçları, Gazi Üniversitesi, Ankara 2010.

Karahan, Sami ve Bozgeyik, Hayri, Şirketler Hukuku, Mimoza Yayınları, Konya 2012.

Taşpolat Tuğsavul, Melis, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Çerçevesinde Pay Bedelini İfa Borcu ve İfa Etmemenin Sonuçları, Kazancı Dergisi, S.71-72, Temmuz-Ağustos 2010. 

Yavuz, Mustafa, Mahalli İdare Şirketlerinin Kuruluşunda ve Sermaye Artırımında Nakdi Sermayenin Ödenme Yöntemi, Mahalli İdareler Dergisi, Mayıs 2017, Y.5 (22), S.53.


Mustafa Yavuz

Gürük Ticaret Uzmanı

Comments


MİDsembol_siyah-10.png

MAHALLİ İDARELER DERNEĞİ

Cihan Sokak No:31/10 Sıhhiye Çankaya-Ankara

Tel:

0.312.230 5580
0.312.230 4272

Faks:

0.312.231 4058

HESAP ADI:   MAHALLİ İDARELER DERNEĞİ

IBAN NO     :  TR47 0001 0007 9506 5689 8850 01

SOSYAL MEDYA

  • Instagram
  • Facebook
  • LinkedIn
  • YouTube

E-BÜLTEN

Her ay yayınlanan makalelerden haberdar olun.

Üye olduğunuz için teşekkür ederiz.

©2023 Powered and secured by wingroup

bottom of page