top of page

Mahalli İdareler Şirketlerinin Borçlarından Dolayı Tüm Malvarlığıyla Sorumluluğu



Mahalli idareler (belediye ve il özel idareleri), kendilerine verilen görev ve hizmet alanlarında ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre şirket kurabilmektedir. Mahalli idareler tarafından kurulan veya ortak olunan anonim ve limited şirketler, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerine tabi sermaye şirketleri olup, mahalli idarelerin tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsız özel hukuk tüzel kişileridir. Mahalli idarelerin kurduğu veya ortak olduğu ticaret şirketlerine, kamu tüzel kişiliği kazandıran herhangi bir kanun hükmü bulunmadığı gibi, kamusal yetki ve ayrıcalıklar tanınmamıştır. Dolayısıyla, anonim ve limited şirketler için TTK’da öngörülen kurallar, mahalli idare şirketleri için de geçerlidir.


1. GİRİŞ

Anılan Kanun gereğince ticaret şirketleri, kanuni istisnalar saklı olmak üzere Türk Medeni Kanununun 48. maddesi bağlamında bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilir. Atıf yapılan Türk Medeni Kanununun ilgili hükmünde ise tüzel kişilerin, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehil olduğu ifade edilmiştir. O halde, ticaret şirketi olan ve tüzel kişiliği haiz bulunan mahalli idare şirketleri, hak ehliyeti kapsamında bir borcun muhatabı olabilirler. Mezkûr şirketler, borçlarından dolayı tüm malvarlığıyla alacaklılara karşı sorumludur. Bu durum, mahalli idare şirketlerinin tüzel kişiliğinin bulunmasının ve ortaklarından bağımsız malvarlığına sahip olmasının bir neticesidir. Buna karşın mahalli idare şirketlerinin ortaklarının sorumluluğu, esas itibariyle mahalli idare şirketine getirmeyi taahhüt ettikleri sermaye miktarıyla sınırlıdır. 


İşte bu çalışmada, mahalli idare şirketlerinin borçlarından dolayı tüm malvarlığıyla sorumluluğu detaylı olarak incelenmiş ve değerlendirilmiştir.


2. MAHALLİ İDARE ŞİRKETLERİNİN MALVARLIKLARIYLA SORUMLULUĞU

TTK’nın 329. maddesinde geçen anonim şirketlerin tanımında “borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirket” ifadesi kullanılmıştır. Benzer şekilde, limited şirketlerle ilgili olarak da aynı Kanunun 602. maddesi, “(Limited) şirket, borç ve yükümlülükleri dolayısıyla sadece malvarlığıyla sorumludur.” hükmünü amirdir. Bahse konu hükümlerde geçen “yalnız malvarlığıyla” ve “sadece malvarlığıyla” ibareleri ile anılan şirketlerin “bütün malvarlığına” işaret olunmaktadır. Dolayısıyla anonim ve limited şirket şeklinde kurulmuş olan mahalli idare şirketlerinde tüzel kişiliğin bizzat kendisi, borçlarından (ve yükümlülüklerinden) dolayı üçüncü kişilere karşı tüm malvarlığı ile sorumludur. Zikredilen sorumluluk sistemi, mahalli idare şirketlerinin borçlarından dolayı ortakların dava ve takip edilebilmesinin önüne geçmektedir. 


Diğer taraftan, mahalli idare şirketlerinin borçlarından dolayı sorumluluğu, sınırlı değil, sınırsız sorumluluktur. Keza sınırlı malvarlığı ile sorumlulukta malvarlığının aktifine dâhil hak ve malların tümüyle değil, bunlardan konu olarak tayin edilmiş bazıları ya da belli bir miktarı ile sorumluluk söz konusudur. Anonim ve limited şirketlerde ve dolayısıyla mahalli idare şirketlerinde ise böyle bir durum ve sınırlama mevzu bahis değildir. Anılan şirketlerin alacaklılarına karşı sorumluluğu, bütün malvarlığıyladır. Bu noktada alacaklılar, tüzel kişi olarak mahalli idare şirketinin sahip olduğu tüm malvarlığına başvurabilme hakkına sahiptir ve bu bağlamda kural olarak şirketin haczi mümkün bütün mallarına el konulabilir. Mezkûr kural, ortaklık yapısı ve faaliyet konusu ne olursa olsun, tek ortaklılar da dâhil olmak üzere, bütün mahalli idare şirketleri için geçerlidir.


TTK’nın 329 ve 602. maddelerinde geçen “malvarlığı” ibaresiyle kastedilen, mahalli idare şirketinin esas sözleşmesinde gösterilen sermaye değil, şirket bilançosunun aktifler kısmında yer alan değerler toplamıdır. Esas sermaye, şirket sözleşmesinde yer alan değişmez, itibari bir kıymettir. İki değer (esas sermaye ile malvarlığı), mahalli idare şirketinin kuruluşunda eşittir. Kuruluştan sonra mahalli idare şirketinin faaliyetinin sonucuna göre şirket malvarlığı çoğalır veya azalır. Kârlı ve başarılı bir mahalli idare şirketinde lehte, başarısız ve zararda olan bir mahalli idare şirketinde ise aleyhte fark doğar. Bu kapsamda, mahalli idare şirketinin özel ve kamu borçlarından dolayı sorumluluğunun sınırını malvarlığı oluşturur. Başka bir anlatımla, mahalli idare şirketleri, şirket alacaklılarına karşı sahip oldukları sermaye tutarıyla değil, bütün malvarlığıyla sınırsız bir şekilde sorumludur. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda limited şirketlerin ve dolayısıyla bu türde kurulan mahalli idare şirketlerinin ortakları için öngörülen istisnai düzenleme hariç olmak üzere, mahalli idare şirketinin malvarlığı borçlarını karşılamadığı takdirde şirket alacaklıları, bu şirketlerin ortaklarına başvurma hakkına sahip değildir.


Son olarak, anonim ve limited şirketlerin (mahalli idare şirketlerinin) borçlarından dolayı malvarlıklarıyla (bilançolarındaki aktifleriyle) sorumlu olmasına bağlı olarak, şirketin borca batık durumda olması (aktiflerinin borçlarını karşılayamaması) halinde bir takım önlemler öngörülmüştür. Keza TTK’nın 376/3. ve 633. maddeleri gereğince mahalli idare şirketinin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa anonim şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinde yönetim kurulunun, limited şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinde de müdürlerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartması gerekmektedir. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde yönetim kurulu/müdürler, bu durumu mahalli idare şirketinin merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirmek ve şirketin iflasını istemekle yükümlüdür. Mahalli idare şirketlerinin tüm malvarlığıyla sorumlu olması esas olmakla birlikte, söz konusu önlem malvarlığının borçlarını karşılamadığı hallerde alacaklıların korunmasını amaçlamaktadır.


3. MAHALLİ İDARE ŞİRKETLERİNİN MALVARLIKLARIYLA SORUMLU OLMASININ ORTAKLARIN SORUMLULUĞUNA ETKİSİ


3.1. Anonim Şirket Şeklinde Kurulan Mahalli İdare Şirketlerinde

Anonim şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinde “tek borç ilkesi” geçerli olup, bu ilke gereğince pay sahibinin tek bir borcu vardır. Bu çerçevede, pay sahibinin sorumluluğu sadece taahhüt ettiği sermaye tutarı kadar ve ancak mahalli idare şirketine karşıdır. Mahalli idare şirketinin üçüncü kişilere olan borçlarından dolayı ve şirket alacaklılarına karşı pay sahibinin hiçbir surette sorumluluğu mevcut değildir ve bu borçları karşılamak gibi bir sorumluluğu yoktur. Başka bir anlatımla, anonim şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinin borçlarından dolayı malvarlığıyla sınırsız sorumlu olması kuralı uyarınca, mahalli idare şirketinin alacaklıları, pay sahibi olan mahalli idareden doğrudan ya da dolaylı olarak kişisel herhangi bir talepte bulunamaz. Pay sahibi, taahhüt etmiş olduğu sermaye payını ödemekle mahalli idare şirketine karşı sorumluluktan kurtulmuş olur. 


Öte yandan, anonim şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinin kamu borçlarından dolayı ortakların sorumluluğu, aynı özel hukuk borçlarında olduğu gibidir. Dolayısıyla mahalli idare şirketinin pay sahiplerinin (mahalli idarenin), şirketin vergi ve sigorta primi gibi kamu borçlarından dolayı herhangi bir sorumluluğu yoktur. Başka bir deyişle, sermaye koyma borcunu yerine getirip getirmediğine bakılmaksızın, 6183 sayılı Kanun hükümleri kapsamında anonim şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinde pay sahiplerinin sorumluluğuna gidilemez. Ancak, bu şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin kamu borçlarından sorumluluğu pay sahiplerinin sorumluluğundan farklıdır. Bilindiği üzere, adı geçen Kanunun mükerrer 35. maddesinde, “tüzel kişilerin (…) mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacaklarının”, kanuni temsilcilerin şahsi mal varlığından anılan Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği hükme bağlanmıştır. Kural olarak, anonim şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinde kanuni temsilci yönetim kuruludur. Dolayısıyla şirket ortağı olup olmadığı dikkate alınmaksızın yönetim kurulu üyeleri, mahalli idare şirketinin kamu borçları dolayısıyla ikinci derecede, bir başka deyişle şirket mal varlığından tahsil edilememesi kaydıyla, şahsi mal varlıklarıyla sınırsız ve müteselsil olarak sorumludur. 


Bunun yanında, belirtmek gerekir ki, kanuni temsilcilerin kamu alacaklarından sorumluluğu kural olarak 6183 sayılı Kanunda düzenlenmekle birlikte, vergisel alacaklar için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde, sosyal güvenlik primi alacakları için de 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88. maddesinde özel hükümlere yer verilmiştir. Ancak, 5510 sayılı Kanun, 6183 sayılı Kanuna göre daha özel bir kanun niteliğindedir. Öğretide ve yargı kararları uygulamasında, öncelik özel kanun hükümlerine 


tanındığından, mahalli idare şirketlerinin ödenmeyen SGK prim borçlarından dolayı yönetim organı üyelerinin sorumluluğu hakkında da özel kanun niteliğindeki 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin tatbik olunması gerekmektedir. Dolayısıyla, 5510 sayılı Kanunda yer alan düzenleme bağlamında, ödenmeyen sigorta primlerinden dolayı şirket yöneticilerinin sorumluluğu hususu 6183 sayılı Kanun hükümlerinden farklı usule tabidir. O halde, 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesindeki düzenleme gereğince, süresinde ödenmeyen sigorta primi, idari para cezası, işsizlik sigortası primi, genel sağlık sigortası primi ve katılım payı alacaklarından dolayı şirketin malvarlığı ile birlikte, tüzel kişi işverenlerin ve dolayısıyla mahalli idare şirketlerinin üst düzey yöneticileri, yetkilileri, kanuni temsilcileri (anonim şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinde yönetim kurulu üyeleri, limited şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinde müdür, birden fazla müdür varsa müdürler kurulu üyeleri ve diğer temsile yetkili kişiler) görev yaptıkları dönemlere ait anılan borçlardan şahsi mal varlıklarıyla müştereken ve müteselsilen sorumludur.


3.2. Limited Şirket Şeklinde Kurulan Mahalli İdare Şirketlerinde

TTK’nın 573/2. maddesinde; “(Limited şirket) ortaklar(ı), şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler.” denilmektedir. Anonim şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinde olduğu gibi limited şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinde de ortakların en temel borcu, tek borç ilkesi kapsamında, taahhüt ettiği esas sermaye payını ödemektir (TTK md. 585, 480). Şirket sözleşmesiyle ortaklara, pay bedeli ile ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini ifa dışında borç yükletilemez. Ortak, taahhüt etmiş olduğu sermaye payını mahalli idare şirketine ödemekle, ayrıca varsa ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini ifa etmekle mahalli idare şirketine karşı sorumluluklarını yerine getirmiş olur. Anılan hüküm, mahalli idare şirketinin özel hukuk borçlarından dolayı ortağın sorumluluğunu bertaraf etmektedir. Mahalli idare şirketinin alacaklılarına karşı ortağın, herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. 

 

Bununla birlikte, TTK’da şirket alacaklıları ile ortaklar arasında bağlantı kurulmamasına, alacaklılara kural olarak ortakları izleme imkanı tanınmamasına rağmen, 6183 sayılı Kanunun 35. maddesi, kamu alacaklılarını limited şirketin diğer alacaklılarından ayırarak limited şirket ortağına karşı takip yapabilme imtiyazı vermiştir. Nitekim anılan Kanunun 35/1. maddesi, “Limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.” hükmünü havidir. Zikredilen hüküm, limited şirketlerin ve dolayısıyla bu türde kurulan mahalli idare şirketlerinin ortaklarının sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle yükümlülükten kurtulma kuralına önemli bir istisna oluşturmaktadır. Bu çerçevede, mahalli idare şirketinden tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen ya da tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacaklarından dolayı şirketin ortağı olan mahalli idareler de payları oranında sorumludur.


Ancak, limited şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinde, şirket ortağı olan mahalli idarelerin anılan hüküm kapsamında takibe uğrayabilmesi için her şeyden önce mahalli idare şirketinden talep edilen alacağın, kamu alacağı niteliğinde olması gerekir. Bir diğer şart, kamu alacağının mahalli idare şirketinden tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmasıdır. O halde, kamu alacağının tahsili için öncelikle mahalli idare şirketine müracaat edilir. Alacağın “tahsil edilememesi” ve “tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması” durumunda ortaklar bu borçtan sermaye payları oranında sorumludur. Dolayısıyla kusursuz sorumluk prensibine dayanan bu sorumluluk, ortaklar açısından feri nitelikte ve ikinci derecededir. Diğer taraftan ortakların sorumluluğundan ayrı olarak mahalli idare şirketlerinin kanuni temsilcisi olan müdürler, şirket ortağı olsun olmasın, şirketin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacaklarından dolayı şahsi malvarlıklarıyla ayrıca sorumludur.


4. SONUÇ

Günümüzde birçok mahalli idare, kanunların kendilerine verdiği görev ve hizmetlerin ifası kapsamında özel hukuk hükümlerine tabi ve tüzel kişiliği haiz olmak üzere sermaye şirketi kurmakta veya kurulu bulunan şirketlere ortak olmakta ya da bir şirketi hibe yoluyla devralmaktadır. Mahalli idareler tarafından kurulabilen şirket türleri ise anonim ve limited şirketlerdir. 


6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu gereğince anonim ve limited şirketlerin bizzat kendisi, borçlarından ve yükümlülüklerinden dolayı üçüncü kişilere karşı malvarlığı ile sorumludur. Bu durum, mahalli idare şirketleri için de geçerlidir. Söz konusu sorumluluk sınırlı değil, sınırsız sorumluluk niteliğindedir. Bir başka deyişle bu şirketlerin özel ve kamu borçlarından dolayı sorumluluğu bütün malvarlığıyladır. Mahalli idare şirketinin malvarlığı ile kastedilen ise şirket bilançosunun aktifler kısmında yer alan değerler toplamıdır. 


Anonim şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinde geçerli olan tek borç ilkesi uyarınca pay sahibinin tek bir borcu vardır. Bu çerçevede, pay sahibinin sorumluluğu sadece taahhüt ettiği sermaye tutarı kadar ve ancak şirkete karşıdır. Bahsi geçen şirketin her türlü borcundan dolayı pay sahibi olan mahalli idarenin hiçbir surette sorumluluğu bulunmamaktadır. 


Aynı kural esas itibariyle limited şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketleri hakkında da geçerlidir. Ancak, anonim şirketlerden ayrı olarak limited şirketlerde ve dolayısıyla bu türde kurulan mahalli idare şirketlerinde kamu borçlarından dolayı ortaklar için farklı bir sorumluluk öngörülmüştür. Zira 6183 sayılı Kanun uyarınca limited şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacağından şirket ortakları sermaye payları oranında doğrudan doğruya sorumludur. Bununla birlikte tekrar ifade etmek gerekirse anonim şirket şeklinde kurulan mahalli idare şirketlerinin pay sahiplerinin kamu alacaklarından dolayı böyle bir sorumluluğu bulunmamaktadır. 


Yazar: Mustafa YAVUZ / Gümrük ve Ticaret Uzmanı 


KAYNAKÇA


6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (28.07.1953 tarihli ve 8469 sayılı R.G.).


4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (18.12.2001 tarihli ve 24607 sayılı R.G.).


5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (16.06.2006 tarihli ve 26200 sayılı R.G.).


6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (14.02.2011 tarihli ve 27846 sayılı R.G.).


A. Bumin Doğrusöz, Anonim ve Limited Şirket Ortaklarının Şirket Borçlarından Sorumluluğu, Yaklaşım, Temmuz 2004, S.139.


Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Adalet Yayınevi, Ankara 2013.


Rıza Ayhan, Limited Şirketlerde Ortakların Sorumluluğu, Kazancı Yayınları, İstanbul 1992.


Mehmet Tekkoyun, Limited Şirketlerde Pay Sahibinin Sınırlı Sorumluluğu ve İstisnaları, Ankara Üniversitesi, Ankara 2002.


Mustafa Yavuz, Anonim Şirketin Özel ve Kamu Borçlarından Dolayı Pay Sahiplerinin Sorumsuzluğu, Vergi Raporu, Kasım 2013, S.170.


Mustafa Yavuz, Limited Şirket Ortağının Kamu Borçları Dışında Kalan Diğer Şirket Borçlarından Sorumsuzluğu, Yaklaşım, Ocak 2015, S.265. 






94 görüntüleme0 yorum
bottom of page